İttihatçılar başlangıçta "Osmanlıcı" idi. Balkan cephesinde Osmanlıya ihanet eden halkların isyanı onları Osmanlıcılıktan uzaklaştırdı.
Hayat acımasız öğretmendir.
***
İttihatçılar daha sonra "İttidad-ı İslam" fikrine demir attı. Yemen, Filistin, Irak, Suriye cephesindeki "Arap İhaneti" onları İslamcılıktan da uzaklaştırdı.
Hayat acımasız öğretmendir.
***
İttihatçılar Türkçülüğün önlerinde tek ve son seçenek olduğunu gördüler. Onlar ideallerini kan ve barut kokan cephelerde sınadılar; masa başı teorisyeni değildiler.
Savaş cepheleri de acımasız öğretmendi.
Fırtınaya tutulmuş bir yelkenli gemi gibi cephelerdeki ihanet rüzgarları, İttihatçıları önce Osmanlıcılıktan sonra İslamcılıktan uzaklaştırıp Türkçülük koyuna sürükledi.
Hayat acımasız öğretmendir.
***
Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi İslamcıları masa başlarının ütopik teorisyenleridir. Medrese müderrisleri ve talebelerini Osmanlı askere almazdı. O yüzden Balkan Cephesi, Suriye, ve Filistin Cephesindeki Arap ihanetini görmediler, İttihatçıların yaşadığı ihanet acısını tatmadılar, şehit olmadılar, gazi olmadılar...
Hatta Kurtuluş Savaşında "Kuvayı Milliye hareketinin kellesini kesmek Müslümana farzdır" fetvaları verdiler. İstanbul'un İngiliz işgalinde, içimizdeki Ermeniler, Rumlar, Yahudiler sahillerde toplanarak işgal gemilerine İngiliz bayrağı salladılar. İstanbul camilerinden ve medreselerinden bir Sütçü İmam çıkmadı. Çünkü İslamcılar teslimiyetçiydi; dövüş, kavga, savaş bilmiyorlardı.
İttihatçıları Türkçülük koyuna demirleten "Acımasız öğretmen" Siyasal İslamcılarda başarısız oluyordu. Çünkü vatan topraklarına ne dün, ne bugün hiçbirinin kanı damlamamıştır.