Hollanda Temsilciler Meclisi, dün ve bugün (Çarşamba ve Perşembe), iki ana konuyu tartışıyor. Bunlardan birisi, herkesin bildiği üzere koalisyon, yani iki aydır kurulamayan hükümet. Diğeri de, İsrail’in, Ramazan Bayramı’na birkaç gün kala Mescidi Aksa’da başlattığı, Gazze’yi dünyanın en büyük açık hava hapishanesine dönüştürmesi ve mazlum, savunmasız Filistin halkına uyguladığı terör. Geçen hafta, hatırlanacağı üzere, hükümeti kurmakla görevlendirilen informatör Herman Tjeenk’in, siyasi parti lideriyle görüşüp sunduğu rapor, tartışmanın ana hatlarını oluşturmuştu. Herman Tijeenk’in cesaretli çıkışlarına rağmen, koalisyon formüllerinde fazla ilerleme görülmemişti. Çünkü rapor, Hollanda siyasetindeki ‘yeni yönetim stilini’ ana sorun olarak ortaya çıkarmıştı.
Buna göre, hükümet ile vatandaş arasında çok ciddi bir güven sorunu vardı. Güven sorunu aynı zamanda, Mark Rutte ile diğer siyasi partiler arasında da mevcuttu. Geçen hafta yapılan Meclis tartışmalarında, kayda değer ilerleme olarak, D66 lideri Sigrid Kaag ve VVD lideri Mark Rutte’nin birlikte sundukları SER (Sosyal Ekonomik Konseyi) Başkanı Mariette Hamer’i yeni informatör olarak önermeleri oldu. PVV ve Forum voor Demokratie partilerinin karşı olmalarına rağmen, Mariette Hamer, zor olan bir iş, yani ‘koalisyon anlaşması’ üzerinde yoğun çalışacak. İnformatör, raporunda, Mart Rutte’nin, Başbakan olarak devam etmesi halinde, güven tazelemesi ve yeni yönetim stili için radikal görüşlerle ortaya çıkmasını tavsiye etti. Rutte, bu tavsiye doğrultusunda, düşüncelerini ‘Nieuwsuur’ TV programında açıkladı. Diğer siyasi partilerden, yeni yönetim stili ile ilgili fazla açıklama gelmemesi, Rutte’nin de işine yaradı. Yaptığı açıklamalar, şimdilik D66 Partisi lideri Sigrid Kaag’ın tutumuna bağlı olmak üzere, diğer partilerin yeni kabinedeki konumlarını yönlendirecek . & Temsilciler Meclisinin gündeminde yer alan bir başka konu ise, İsrail yönetiminin savunmasız, mazlum Filistin halkına uyguladığı devlet terörü. Bu tartışmanın ana hattını hiç şüphesiz, VVD lideri Mark Rutte’nin geçen hafta sarfettiği, "İsrail ve Gazze'de devam eden şiddet olaylarından çok endişeliyim. Hamas'ın sivil halka, rastgele bir roket atması kabul edilemez.
Hollanda, uluslararası hukuk ve orantılılık sınırları içinde İsrail'in meşru müdafaa hakkını desteklemektedir." şeklindeki talihsiz sözler belirleyecek. Bunun yanısıra, bilindiği üzere, bir çok kurum ve kuruluş, İsrail karşıtı açıklamalar yaptı. Hükümete çağrıda bulundu. Yüz elliden fazla Hollandalı akademisyen mektup yazdı ve yayınladı. Milyonların imza attığı deklerasyonlar yayınlandı. Bütün bunlar, Hollanda Meclisindeki tartışmaya hiç şüphesiz yön verecektir. Ayrıca, NİDA Partisi, dün sosyal medyadan, siyasi parti sözcüleri ile parti grup başkanlıklarına gönderilmesi istenen üç maddelik çağrı yayınladı. Bu çağrı da, Meclisteki tartışmayı etkileyecektir. NİDA, halkın temsilcilerine hitaben, yayınladığı çağrı metninde kısaca şunlara dikkat çekti; - İsrail lobi gruplarının kara propagandasına inanma, - Uluslararası insan hakları kuruluşlarının açıklamalarında vurgulanan “işgal, koloni, apartheid, savaş suçları, devlet törerü”ne kulak ver, - Harekete geç, boykot, yaptırım uygula. Bu tür açıklamalar yanısıra, bir de sokak ve meydan gösterileri var elbette Avrupa’da. Avrupa halklarının, yöneticilerinin ve karar vericilerinin dikkatlerini çekmek amacıyla yapılan, protestolardan, yer yer, İsrail lobicilerinin isteği doğrultusunda sonuçlar çıkıyor ne yazık ki. Zira, protestolarda atılan veya maksatlı olarak attırılan, bazı anti-semitik sloganlar hemen köşe yazılarındaki yorumlara taşınıyor. Aynı medya, İsrail polisinin, Mescidi Aksa’daki çoluk çocuk demeden uyguladığı şiddet ve terör, Gazze’ye atılan bombalar, evinden ocağından olanlara, çok az yer veriyor maales