Yaşamak: onurlu bir duruş sergileyip, kimseye boyun eğmeden, alnının terini göğsünün şerefli yanına bırakıp, ruhun özgürlüğe erişmesidir. Uzun zamandır yaşamayı unutmuş gibiyiz. Hiçbir şeyi tam olarak tadamıyoruz.
Her şey bir şekilde eksik yaşanılıp duruyor. Yaşamda durmadan koşturmaca halindeyiz. Bir atın çatlarcasına koştuğu gibi durmadan, yaşamımızda bir şeyleri hissetmeden, bir şeylerin sonunu beklemeden ölüme koşuyoruz.
Her bir yanımız teselli arıyor, teselli arayan her bir yanımız da karanlığa doğru yolculukta; Farkında mıyız?
Yüreğimiz de coşan ayak sesini durduramıyoruz, aslında içimiz yangın yeri, susup bir köşelerde duruyoruz, yokluğa dalıp gidiyoruz, kan revan içinde bir hal ile yaşıyoruz.
Durmadan tümsek den çukura geçen bir ani çalkalanma halinde, yüreğimiz durmadan gelgitlere gebe. Hayatımızı ne kadar da zorluyoruz, emeğin içinde hayatın tüm izlerini bir küfe gibi sırtlayıp gidiyoruz; Farkında mıyız?
Bazı insanlar bir başka insanların hayatlarına zulmetmeyi ant etmiş gibi. Son dönemlerde insanların hazinelerinden en değerlisi olan alın terinin karşılığı olan emekleri görmezden geliniyor.
Bıçak sırtı bir ayaz gibi insanlar samimiyetsizlikten üşüyor, bu durum sessiz çığlıklara sahip insanların yaşamını zorlaştırıyor. İnsan çalışmalı, emek vermeli ve kendisiyle barışmalı. Hiçbirimiz mükemmel değiliz,
Hepimizin zayıf ve güçlü oldukları yönleri vardır. İnsanlar birbirlerini tamamlayan zincir halkaları gibidir, insanlar farklı farklı yeteneklerde yaratılmıştır, bu yüzden kimse senden üstün değil ve kimse de senden aşağıda değil, onun için kendini değerli hisset, şu koskoca olan yaşamın özgürlüğünü hissederek anla. Umut ediyorum ki bir gün herkesin birbirlerine saygı ile baktığı, sevgi ve emeğin daha anlaşılır olduğu, birbirlerinin yeteneklerini anlayıp, doya doya yaşamanın anlamını fark edip, kocaman mutluluklar içinde hayata gülümseyip gözlerini yumabilirler…
Süleyman Yüksel