(Bu yazıyı, ayak takımından olanlar okumasın.)

Değerli Dostlar!

Ülkemizin, hatta insanlığın TEMEL SORUNU nedir, bilir misiniz?

"Ayak Takımı" insanlara toplumlarda değer verilmesidir. Siyasette, iktisatta, eğitimde, sanat ve kültür hayatında ayak takımından olanların öne çıkarılmasıdır.

***

"AYAK TAKIMI" sözlükteki anlamı ile; " İşe yaramaz, bilgisiz, görgüsüz, kaba, serseri, değersiz kimselerin bütünü.", "Görgüsüzlükleri veya bilgisizlikleri dolayısıyla toplum içinde aşağı durumda olan kişiler, lümpen, parya" dır.

***

"AYAK TAKIMI" KİMLERDİR? ÖZELLİKLERİ NEDİR?

Her şeyden önce, bu tür insanlarda BİLGİ ya yoktur ya da dağınık, bölük pörçüktür. Hele hele tahsilli ayak takımında BİLGİ, doğru bilgilerin etkin olmasını, yayılmasını engelleyecek boyuttadır.

Çünkü, diploma ve etiket güçleri ile yanlışı doğru olarak aktarabilme yetenekleri söz konusudur. Bilgiye asıl kaynaktan ulaşmayan, başlıkları ezberleyerek yetinen, olay ve durumların sebep / sonuç ilişkilerini düşünmeyen ve düşündürmeyen bu türden insanlar, muhtemel felâketleri de göremezler. En azından görmezden gelirler.

***

Ayak takımı insanlar, cahilliğini bilmeyecek kadar ZIRCAHİLDİRLER. Bunlar; Peygamber Efendimiz'in "Cahiller, cesur olur.", İmam-ı Azam'ın "Cahillerle yaptığım bütün tartışmaları kaybettim." ve Mevlana'nın "Cahil kimsenin yanında, kitap gibi sessiz ol." sözlerinin muhatabı düşkün insanlardır.

Değerlendirme ve çözümleme yeteneğinden çok uzak olan bu türden insanlar, toplumsal olaylar ve durumlar hakkında biliyormuş gibi görünürler. Lâkin, bunlar; kendi korkularını, zevklerini ve kişisel hırslarını tatmin boyutundan öteye geçemezler.

Yani, az olan bilgilerini bile, kişisel ve toplumsal BİLİNÇ'e dönüştürme meziyetlerine sahip olamazlar. BİLİNÇ, onların literatüründe "duyulmuş" bir kelime ya da kuru söylemden ibarettir. Yanlışı doğrudan ya da doğruyu yanlıştan ayırt edebilme nitelikleri bile, sadece kişisel çıkarımlar üzerine bina edilir. Toplum yararına, "İki doğrudan hangisinin daha doğru ya da iki yanlıştan hangisinin daha yanlış olduğu" feraseti ise, hiçbir ayak takımında bulunmaz, bulunamaz...

Bu tür insanlarda; karşılaştırma, deneyleme, örnekleme, kıssadan hisse çıkarma, toplumsal sağduyuyu besleme veya güçlendirme, satranç ustasının becerisiyle sonraki hamleleri plânlama gibi yetenekler de yok denecek düzeydedir. Bu nedenle, olayların, durumların perde gerisini değerlendirme anlamında, UFUKLU İNSAN olmaktan da çok uzaktırlar. Onlar için, ATATÜRK'ün, "Yolunda yürüyen bir yolcunun sadece ufku görmesi kâfi değildir. Muhakkak ki, ufkun ötesini de görmesi ve bilmesi lazımdır." özdeyişi de bir anlam ifade etmez, edemez.

***

Friedrich NİETZSCHE'nin "Hayat, bir neşe pınarıdır. Lâkin, ayak takımı da içince tüm pınarlar zehirlenir, bozulur. Ben, temiz şeyleri severim; fakat, sırıtkan suratları ve pislerin susuzluklarını görmeyi asla istemem. Onlar kutsal suyumuzu şehvetleriyle zehirlediler. Pis hayallerine zevk deyip, dili de zehirlediler." sözünü hatırladıkça, hayıflanır, üzülürüm ve derin düşüncelere dalmaktan kendimi kurtaramam.

Miguel de CERVANTES'in "Şerefli bir kişi düştüğü zaman, ona ilk darbeyi ayak takımı indiriyor." sözü de, ayak takımından insanların rezaletinin bir yansıması olsa gerek, diye düşünüyorum. Çünkü, onların insanlık anlayışlarında "ŞEREF" kelimesi, kaypak hayatlarında gerekli olan rantiye için sadece bir araçtır. Makyavelist bir saplantı ile "dünyevî hedeflere varabilmek için" ne gerekirse yapılır. Her toplum tarafından kutsal değerlerden kabul edile gelmiş "şeref" kelimesi, onlar için bu türdendir. Para değeri olan her şey onların gözünde alınır, satılır. Gerekirse, "VATAN" bile...

***

En tehlikeli ayak takımı da, sadece kendine zarar vermeyen, aynı zamanda ailesine, komşularına, şehir halkına ve bütün millete zarar verendir. Yüksek tahsilli olup da ayak takımı olmaktan kurtulamamışlar, en tehlikeli olanlardır. İşte "Mim" konacak nokta da burasıdır.

"CAHİL", "AYAK TAKIMI" sözlerini ne zaman aklımdan geçirsem, yazsam, konuşsam; eski eğitim müfettişlerinden Tuğman CİRANOĞLU'nun "Yetkililer etkisiz, etkililer yetkisiz, vatandaş da tepkisiz olursa, bir ülkede hiçbir sorun çözülemez." sözünü, -30 yıldan fazla zamandır- hep hatırlarım, hatırlatırım. "Okumuş cahillerin", "Tahsilli Ayak Takımı"ndan insanların etkin ve yetkin kılındığı toplumlarda; akıldan, bilimden, gelişmeden ve huzurdan bahsetmek imkânsızdır.

Böyle ortamlarda;

DİN BEZİRGANLIĞI YAPMAK, MÜNAFIKLIK EMARELERİ GÖSTERMEK, RANTİYECİLİKTE YARIŞMAK, ALDANMAK VE ALDATILMAK, İÇİ BOŞ HAMASET NUTUKLARI ATMAK çok kolaydır.

Ne zaman ayak takımından insanlar siyasette, iktisatta, eğitimde, sosyal ve kültürel hayatımızda ERK olmaktan uzaklaştırılır; işte, o zaman toplum refahı, huzuru artar. Çünkü, LİYAKAT; ihlas ve sadakat kadar çok önemlidir.

***

Konu derin...

Sözümüz, az ve özden anlayan ârif ve âlimlere...

Öbürleri zaten, okumaz... Sıkılırlar, kendilerini zorlayıp okuyup anlasalar da neticede önemsemezler, kâle de almazlar. Bulundukları ortam, mevki onları yeterince tatmin eder. Daha fazlası gelecekse, biraz daha dikkat kesilirler; o kadar...

Ne diyelim; insanlık geleceğimiz hayırlı olsun, feraset ve basiret artsın.

Ayak takımına yol verenlerin de yolu kesilsin.

Prof. Dr. Ahmet KIYMAZ

02 Haziran 2018 Tarihli Yazısından...