Yeni yılın ikinci programını da çevrimiçi olarak gerçekleştirdik. Artık, bu yıl da evlerimizden, bu tür toplantılara katılmaya devam edeceğiz. Programın konusu, ‘Avrupa’da radikalizmin panzehiri tasavvuf’du.
Moderatörlüğünü, Almanya’dan Cemaleddin Özdemir ve Hollanda’dan Kamil Saygı’nın ortaklaşa yaptıkları programda bendeniz de konuşmacıydım.
Konuşmamın içeriğini özet olarak siz değerli okuyucularımla da paylaşmak istedim.
Geçmiş yıllarda, Hollanda Güvenlik ve Adalet Bakanlığı Bilimsel Araştırma ve Dokümantasyon Merkezi’nin yaptırdığı bir araştırma sonuçlarıyla başladım konuşmama. Hatırlanacağı üzere araştırma sonuçları,`Hollanda’daki Türk Gençleri neden radikalleşmiyor‘ başlığı ile yayınlanmıştı. Sonuçlar ise özet olarak şu şöyleydi:
``Türk gençleri içinde yaşadıkları toplumda, konumlarını çok yönlü yükseltmek için uğraş vermekteler. İş pazarındaki olumsuzluklara rağmen Türk gençleri eğitim ve mesleki bakımdan ileri konumdadırlar. Türk gençlerindeki din algısı, gençlerin radikalleşmeleri ve kiriminaliteye bulaşmalarını teşvik etmeyip tam aksine gençlerin bu tür akımlara katılmalarını engelliyor. Türkiye’nin köklü bir seküler islam geleneğine sahip olması da önemli rol oynamakta. Hollanda şartları Türk gençlerine ‘iyi bir Müslüman’ olabilme olanağı vermektedir”.
Bu sosyolojik verilerden sonra, öğrencilik yıllarımda ve iş hayatında yaşadığım iki anektodu anlattım. Bunlardan birincisi, İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Aydın’ın, bir program için Hollanda’ya davet edilmesi ve hocanın programda o yıllarda çok tartışılan ‘İslam devleti’ ile ilgili bir soruya, “İslam’ın yüzde üçünü oluşturan bu tartışmayla zaman kaybetmeyin” yönündeydi cevabıydı.
İkinci anektod ise, bir iş seyahati sırasında tanıştığım ve Kadiri tarikatına mensup Bayram amcanın, Van’ın merkez caddelerinde adımlarken, “insan olmak, islam olmaktan önce gelir” sözünün üzerimdeki etkisiydi.
Konuşmamın bir bölümünde de, özellikle Kovid-19 salgını günlerinde tecrübe edilen ‘yalnızlık’la gündeme gelen Robinson Crusoe adlı kitaptan örnekler verdim. Üçyüz yıl önce Daniel Defoe tarafından yazılan bu felsefi romandan, uzmanların evde kalan insanlara tavsiye ettikleri altı altın kuralı saydım. Tabii ki, konu Robinson Crusoe olur da, Hayy Ibn Yakzan’dan bahsedilmezse, medeniyetimize haksızlık etmiş olurduk. Üniversitenin birinci sınıfında Hollandalı bir öğretim görevlisinin hediye olarak verdiği, insanlığın ilk felfesi romanı olan “Hayy İbn Yakzan” kitabına da kısaca değindim. Aynı zamanda bir ahlak kitabı olan ve Endülüslü düşünür Ibn Tufely tarafından yazılan bu eser, ‘Hakikat bilgisinin’ tecrübe ile keşfedileceğini ve bulunabilineceğini savunur.
‘Ali Fuat Başgil ve Gençlerle Başbaşa’ kitabı üzerinde de kısaca durdum. Özellikle başarılı olmanın kurallarının ele alındığı kitabın, aynı zamanda fikri çalışma atölyesinin genç ve tecrübesiz çırakları için faydalı olabilecek bir rehber olduğuna dikkat çektim. Kitabın, geleceğin ümidi olan gençleri, bunalımdan, iradesiz ve cesaretsiz yaşamaktan kurtarıp, başarılı olmalarının da sırlarını gösterdiğini söyledim.
Son olarak, Piri Türkistan Hoca Ahmed Yesevi’nin ‘Divan-ı Hikmet’inden ilk üç beyit okuyup, kısaca üzerinde durdum. Hoca Ahmed Yesevi’nin bu beyitlerde; “her işe, esirgeyen ve baǧışlayan Allah’ın adıyla başlamanın, Yüce Allah’ı görmek isteyenlerin, insanlar arasında ayırım gözetmeksizin hareket etmesini, garip ve yetimlere şevkat gösterilmesini, gönlü kırıkların derdine derman olunmasını, haksızlığa uğrayanlara yardım edilmesini, ben ben diyenlerden kaçılmasını” nasihat ettiğini söyledim.
Netice olarak; araştırma sonuçlarının da gösterdiği gibi, Avrupa Türklerinin sahip oldukları kültürel miras, Türkistan’da doğup, Anadolu’da kurumsallaşıp ve Balkanlar’da yeşeren İslam anlayışı, her türlü aşırılıktan uzak, insanı eşref-i mahlukat olarak gören bir dünya görüşüdür.
Sunumda anlatılan anekdotlar ve üzerinde durulan kitaplardan alınacak mesaj ise; şanlı Peygamberimizin "Ben, ahlâkın en güzelini tamamlamak için gönderildim” hadisi şerifi başta olmak üzere, Anadolu İslam algısının ahilik, tasavvuf ve vakıf geleneği üzerinde geliştiği, dolayısıyla bu yapıdan, istisnalar hariç, radikalist gençlerin çıkmayacağıdır. Erdemli insan, ahlaklı insan, ihsan-iman ve merhamet sahibi insan, vicdan sahibi insan, iyi insan şiddeti metod olarak seçmeyecektir. Bunun anlaşılması için, özellikle zihinsel bir devrime ihtiyaç vardır.
Veyis Güngör
13 Ocak 2021