Matbaadan önce Batı dünyasında yüzlerce el yazısı gazete çıkıyordu. İslam dünyasında bir tek el yazısı gazete yoktu. Halk cahildi.
Matbaadan önce Batı dünyasında yüzlerce el yazısı gazete çıkıyordu. İslam dünyasında bir tek el yazısı gazete yoktu. Halk cahildi, siyasi erki elinde bulunduranlar da kolay yönetmek için cahil halkı aydınlatmak istemiyordu.
Matbaanın Osmanlı’ya gelişi 1726’da İbrahim Müteferrika’nın matbaası ile olarak bilinir. Bu tarihten 233 yıl önce İspanya’dan sürülen Yahudiler 1493’de Selanik’te bir, 1503’de İstanbul’da iki matbaa kurdular. Tarihçiler bu üç matbaadan söz etmezler çünkü bunların başına gelen hikayenin açığa çıkmasını istemezler.
Nedir bu üç matbaanın hikâyesi?..
Osmanlı Şeyhülislamları Selanik ve İstanbul’da matbaa kuran Yahudilere şartlı izin verdi. Dediler ki “Arap harfleri ile İslami konularda baskı yapamazsınız, günahtır”.
Yani “Müslüman halkı aydınlatma yetkisi sadece bizim tekelimizdedir” demeye getirdiler. Bilime sırt dönmüş, felsefe ve fen bilimlerini medreselerden kapı dışarı etmiş Osmanlı işte bu yüzden son 400 yılında tek bir buluş yapamadı, sanayileşme konusunda Batı’nın gerisinde kaldı ve bu yüzden yıkıldı.
Tarih bilimi sadece atalarımızı övmek için değil yapılan yanlışlardan ders çıkarmak için de önemlidir. Bugün de toplumun kara cahilleri bilime sırt döndükleri için bu bilgilerin yayılmasından rahatsız oluyorlar.