Hafta sonu, Cumartesi ve Pazar Amsterdam Dam Meydanındaydık. Hava çok sıcaktı. Dünyanın her yerinden gelen turistlerden adım atılmıyordu. Aynı zaman da özgürlükler ve gösteriler meydanı olan Dam Meydanı kaynıyordu. Bir tarafta, hayvanlara daha fazla özgürlük isteyenlerin gösterisi, diğer tarafta Çin’de Komünist rejime karşı olan dini bir grubun yoga metoduyla yaptığı gösteri. Diğer tarafta sarı yeleklilerin gösterisi. Tam özgürlük anıtı önünde her hafta sonu tek başına Filistin davasına dikkat çekmek isteyen bir Hollandalı.
Ve bütün bu grupların arasında, Dam Meydanının tam göbeğinde kurulmuş bir çadır ve önünde dalgalanan Doǧu Türkistan’ın Gök Bayrağı yer alıyordu. Hatırlayanlar olacaktır. Bu satırlarda, “Bir Uygur Dünyaya Bedel!” başlıklı bir yazı yayınlamıştık. Ve kısaca şöyle demiştik: “…DAM Meydanında, Uygur bayraklarının asılı olduğu seyyar bir tezgah gözüme çarptı. Masaya yaklaştım. Ön tarafta Doğu Türkistan’da Çin yönetimi tarafından kamplara kapatılmış Uygurların büyütülmüş fotoğrafları vardı. Hemen yanıbaşında Çin yönetimi tarafından tutuklanan ve artık kendilerinden haber alınamayanların portreleri yer alıyordu. Diğer tarafta ise, Çin’in içinde, Tibet ve Doğu Türkistan bölgelerini gösteren bir harita vardı…, Masada yer alan fotoğraflara, haritaya dikkatlice baktığımı gören Abdurehim Gheni ‘Essalemün Aleyküm abi’ diyerek yanıma geldi…, Çin zulmünden kaçmayı başarmış ve Hollanda’ya iltica etmiş olan Abdurehim Gheni evli ve iki çocuk babası. Kimyager. Wageningen’de haftanın beş günü çalışıyor. Amsterdam’a 50 km uzaklıkta bir kasabada yaşıyor. Hafta sonları ise, Amterdam’ın en kalabalık meydanında insanlığa Doğu Türkistan davasını anlatmak için çalışıyor…”
Evet. Geçtiǧimiz hafta sonu, 22 ve 23 Haziran tarihleri, Abdurehim Gheni’nin tek başına tam bir yıldır Dam Meydanında Çin zulmünü protesto edişinin yıl dönümüydü. Yani Uygur Türkü Adburrehim Gheni, aralıksız her hafta sonu Amsterdam’ın en kalabalık meydanlarından Dam Meydanında Çin zulmünü protesto etti. Doǧu Türkistan davasını milyonlara anlattı. Soǧuk demedi, yaǧmurlu hava demedi, Çin ajanlarının tehditlerine boyun eǧmedi. Sürdürülebilir bir mücadele verdi.
Uygur Türkü Abdurrahim Gheni, protestosunun birinci yıl dönümünde başta Hollanda’daki Uygurlar olmak üzere, Doǧu Türkistan davasına ilgi duyanlar tarafından yalnız bırakılmadı. Cumartesi, Amerika’da yaşayan dünyaca ünlü Uygur lider Rabia Kader de Amsterdam Dam Meydanına gelerek Abdurrahim Gheni’ye destek verdi. Yaptıǧı kısa konuşmada Uygur Türklerinin yaşadıkları çile, ızdırap ve işkence karşısında dünyanın sessizliǧini dile getirdi. Rabia Kader programda hazır olan televizyon temsilcilerine de ayrıca bir açıklama yaptı. Utrecht İl Genel Meclisi üyesi Osman Suna da yaptıǧı konuşmada Uygur Türklerinin konumuna dikkat çekti.
Dam Meydanında kurulan çadır ve önünde dalgalanan Gök Bayrak altında, Çin kamplarında yapılan işkenceleri sembolize eden, elleri ve ayakları zincirlere vurulmuş Uygurlar yer aldılar. Uygur gençlerinin taşıdıkları afişlerde İngilizce olarak “Babam Nerede?”, “Kardeşimden 2 yıldır haber alamıyorum” cümleleri yer alıyordu. Bu afişler, Doǧu Türkistan’da sorgusuz sualsiz tutuklanan Uygurların sayısının kabarık olduǧunu gösteriyordu.
Bir gün önce, Cuma akşamı Amsterdam Türkevi’nde Şehitleri Anma Programı düzenlendi. Program’da Mısır Devlet Başkanı Muhammed Mursî ve Uygur Türkleri yazarı ve fikir adamı Nur Muhammed Tohti, Huşeng Azeroǧlu anıldı. Tüm şehitlerin muazzez rûhları için Kuran-ı Kerim okundu. Programa şeref misafiri olarak katılan dünyaca ünlü Uygur lider Rabia Kader, eşinin arkadaşı olan Nur Muhammed Tohti ve kitapları hakkında bilgi verdi.
Pazar gün öǧle saatlerinde telefonum çaldı. Efsane arıyordu. Hayırdır inşallah dedim kendi kendime. Efsane, dün Dam Meydanına, o sıcaǧa raǧmen yazlık spor takım elbisesini giymiş, bisitletle gelmişti. Selamdam sonra, öǧle namazını müteakip ne işin var? dedi. Evdeyim dedim. O zaman, saat 15.00’de Mercatorplein’de ol dedi. Eyvallah dedim, gayri ihtiyari. O saatte randevü yerine vardıǧımda alanda bir festival vardı. Allah var ya, bunun için mi çaǧırdı diye içimden geçirirken, Efsane ellerinde poşetlerle tramvay duraǧına geliyordu. Şaşkınlıǧım daha da arttı. Selam verdi, haydi, Dam Meydanına gidiyoruz dedi. Daha dün gittik demeye cesaret edemedim. Tamam, gidelim dedim. Poşetlerin içinde ne olduǧunu sormaya cesaret edemedim. Yirmi dakika yürüdükten sonra Dam Meydanındaki Gök Bayraǧın dalgalandıǧı çadıra ulaştık. Efsane, poşetlerden çıkardıǧı ayran ve dürüm dönerleri çadırdaki görevlilere daǧıttı. Uygur Türkleri çok sevindiler. Gözleri yaşardı. Vedalaştık. Mercatorplein’e geri dönmek üzere yola koyulduk. Efsane, ‘iyilik yapmak gerek’, ‘bu sıcaǧın altında saatlerce Doǧu Türkistan davasını anlatan serdengeçtilere, ne yapsak azdır, elimizden bu geliyor, Allah onlara güç ve kuvvet versin’dedi. Yolda, sessizlik bir süre devam etti. Uzun süre, konuşamadık… Amsterdam Dam Meydanında dalgalanan Gök Bayrak hala hayalimde…