Gençler umutlarını yurt dışında arıyor, onların ardından hüzünle bakıyoruz. Eğitim diyoruz, ama çocuklarımız iyi bir eğitim alabilsin diye borca giriyoruz.

Allah’a emanet yaşar olduk, çoluk çocuk nefes alalım, karne hediyesi alıp çocuklarımızı mutlu edelim diyoruz ama otelde yanarak can veriyoruz.

Yıllarca işçi değil, köle gibi çalışıyoruz; gençlik gidiyor, yaşlanıyoruz.

‘Emekli oldum, artık dinlenme köşemize çekilme zamanı’ diyoruz ama maaş sadece kiraya yetiyor. 65’i devirmiş bedenimizi ek iş yaparken ya da pazarda çürük sebze meyve toplarken buluyoruz.

Sokakta yürümeye korkuyoruz; biri ‘Sen bana niye yan gözle baktın?’ deyip ya darp ediyor ya da bıçaklayarak öldürüyor. Yine bir virüs hikâyesi başlıyor. Hadi bakalım, kim bilir kaç milyon insan ölecek?

Adalet arıyoruz ama ya sesimiz duyulmuyor ya da hakkımızı aradığımız için suçlanıyoruz. Çalışıyoruz, didiniyoruz, yine de geçinemiyoruz; her şeyin fiyatı artarken maaşlarımız yerinde sayıyor.

Gençler umutlarını yurt dışında arıyor, biz ise onların ardından hüzünle bakıyoruz. Eğitim diyoruz, ama çocuklarımız iyi bir eğitim alabilsin diye borca giriyoruz. Sağlık diyoruz, hastanelerde sıra beklerken hastalığımız ilerliyor. Bir umutla yeni günlere uyanıyoruz, fakat her yeni gün daha büyük bir belirsizliği beraberinde getiriyor.

Parasızlık ne suçları tetikleyip ne yanlışlar yaptırdı mükemmel insanlara yıkıldı yuvalar olan ortada kalan evlatlara oldu .. artık Bir Ömer bir Ali ve Hızır lazım . başta da dediğim gibi ALLAH'A EMANET YAŞIYORUZ.

SONGÜL ÖZER