Seçimler yaklaştıkça seçmen eğilimleri belli olmaya başladı.Seçimler üzerine yapılan tartışmalar “kimlerin başkan olacağı” sorusunun cevabından daha çok, seçim sonrasında “bu durumda neler olur ?” sorusunun cevabı üzerine yoğunlaşıyor.
“Bu durum da” ile ifade edilen şey seçim sonrası CUMHUR İTTİFAKININ %45-47 bandında bir oy alması ve psikolojik eşik Ankara ve artık ihtimali konuşulan İstanbulun kaybedilmesi ile seçimin neticelenmesidir.

Sn.Erdoğanın “Cumhur ittifakının”; “pazara kadar değil, mezara kadar” ifadesi ile hemen bu ifadenin ardından Sn.Bahçelinin “seçim sonuçları ne olursa olsun, “Cumhur İttifakı” CYS, yerleşene kadar devam edecektir” açıklaması seçim sonrası için önemli işaretler vermektedir.
Öncelikle bu ifadeler “Cumhur ittifakının” %50’nin altına düşme ihtimalinin Sn.Erdoğan ve Sn.Bahçeli tarafından da artık kabul edilmesi olarak değerlendirilmelidir.
Hesaplarını buna göre yapmaya başladıkları sonucunu çıkarmak, bu açıklamaları çerçevesinde yanlış tahmin olmaz.
Sahada AK Partinin yorgunluğu ve enerjisizliği açık olarak görülmektedir.Sn.Erdoğanın olağanüstü gayret ve çabalarının tek başına “AK Partiyi” kurtarmaya ve Cumhur İttifakını %50 bandının üstüne çıkarmaya yetmeyeceği artık gittikçe netleşmekte.

Seçim sonrasında A.GÜL’ün de partiyi kurmak üzere harekete geçeceği artık iyice konuşulup su yüzüne çıkmaya başladı.

Seçim sonrasında muhtemel üç gelişme ardı ardına Türkiyenin gündemine geldiğinde, “Türkiyenin yönetilebilir” siyasi denklemi hızla dağılabilir.

1-Cumhur İttifakının %50’nin altına düşmesi ve ANKARA ve İSTANBUL başta olmak üzere AK Partinin bazı büyükşehir belediyelerini kaybetmesi.
2-A.Gül’ün parti kurması ile meclis aritmetiğinin “cumhur ittifakı” aleyhine değişikliğe uğraması. 
3-Ekonomik durumun gittikçe dar gelirli ve “küçük- orta işletmeler” aleyhine hızla bozulmaya devam etmesi.

Şimdi bu üç hususun gerçekleşmesi ihtimaline karşı Sn.Erdoğanın ve Sn.Bahçelinin yukarıda ki açıklamalarını tekrar hatırlarsak çıkaracağımız sonuç şudur:
Her ne olursa olsun “Cumhur İttifakı” direnecektir.
Parlementoda oluşacak değişiklikler bir hükümet krizine yol açmaz.Çünkü sistem değişti.CYS’nin parlementodan çoğunluk değişince yeniden güven oyuna ihtiyacı yok.O eski sistemde idi.Mevcut kanunlar ve yetkiler ile ihtiyaç duyulan kararname çıkarma gücü Sn.Erdoğanın elinde olmaya devam edecektir.
Soru şu: Bu durum ne kadar sürdürülebilir ve Cumhur İttifakı, “Türkiyenin Yönetilebilirliği” için gerekli siyasi ortam ve güveni yeniden nasıl sağlayabilir?
AK Partinin kurucu dinamiklerinin ve “siyasi islamcı kanadının” MHP ile yapılan ittifakı kendi tabanlarının kabul etmesine rağmen kabullenmedikleri ve seçim sonrası bu faturayı Sn.Erdoğanın önüne koyacakları artık belli oldu.Bu faturayı A.Gül ile kesecekler.

Son günlerde Sn.Bahçelinin seçimler öncesi ya da sonrası sürpriz bir açıklama yapacağı sıkça konuşulur ve tartışılır oldu.
Milli Devlet gazetesinin 21 Ocak”da yayımlanan yazımı, “ Sn.Bahçelinin seçim öncesi ya da seçim sonrası “sürpriz açıklamalarına” hazırlıklı olalım diye bir cümle ile bitirmiştim.
Şimdi bu sürpriz konuşmayı herkes bekler oldu ve içeriğini tartışıyor.
Bizim beklediğimiz sürpriz açıklamanın ne olduğunu ifade etmeden önce birkaç hususu yeniden hatrılatalım.
Artık siyasi partiler ile siyaset alanını etkileyen güç odaklarının 31 Mart sonrasına hazırlandıkları biliniyor.
Bu çerçevede, “Cumhur İttifakı” öncelikle direnecek ve bunun için cumhur ittifakının güçlenmesi için Sn.Erdoğan bazı bakanlıkları bölerek yada yenilerini ekleyerek MHP ile iktidarı paylaşmayı deneyecektir.Böylece “Cumhur İttifakı” bir destek ve işbirliği ortak paydası olmanın ötesinde “ortak iktidar ve sorumluluk” misyonunuda yüklenecektir. 
MHP’nin iktidar ortağı olması ile , 31 Mart sonrası gelişecek olaylarda “sokakların karışması” ihtimaline karşı “devlet gücü” dışında “sivil bir gücünde”, “cumhur ittifakını” savunmak için bir güvence olacağı düşünülüyor olabilir.Elbet bu durum çok tehlikeli bir fay hattı olup ciddi gerginlik ve iç çatışmalarında fitilini ateşleyebilir.

Ekonomik krizin büyümesi ve iç çatışma ortamanın ateşlenmesine sebeb olacak “Cumhur İttifakının” kendini koruma refleksi ile atacağı adımlar ve bu adımların “beka” başlığı altında iç, dış operasyonlar dahil planlanması, sürdürülebilir bir iktidarın ve yönetilebilir bir Türkiyenin kapılarını açmaz, açamaz.
Bana göre bu durum, CYS’ni getiren ve yürütmek isteyen “aklında” işine gelmez.
Sistemi korumanın ve aksayan yönlerinin düzeltilmesi ve “denge-denetim” sistemi ile güçlendirilmesinin yolu halk desteğini sağlayacak “demokratik” zeminlerden uzaklaşarak sağlanamaz.Tam aksine sisteme, iyice çözülmesi zor düğümler atar ve sistem “Gordiumun düğümüne döner, İskenderini beklemeye başlar.”

Medya ve kamu oyunda ki tartışmalarda Sn.Bahçelinin sürpriz açıklamasının “erken seçim “ olacağı hususunda ortak bir beklenti var.Bence hiç isabetli değil.
Neden mi ?
Açıklamaya çalışayım.
Sn.Bahçelinin “erken seçim” açıklama süprizini bekleyen çevreler, “Cumhur İttifakının” %50’ nin altına düşme durumuna bağlıyorlar ve 57.Hükümet döneminde 3 Kasım tarihini erken seçim tarihi olarak açıklamasını örnek olarak gösteriyorlar. 
A.Gül’ün parti kurduğu ve AK Parti ile MHP’nin oy toplamının %50’nin altına düştüğü bir tabloda yapılacak bir seçim kimin işine yarar?

31 Mart seçimlerinin mağluplarının ve kan kaybeden “Cumhur İttifakının” partilerinin kendilerinin idam fermanı olacak bir erken seçime evet demelerini beklemek ne kadar akıllıca olur?.Hem de iktidar erkleri 4,5 yıl boyunca ellerinde iken.
Sn.Bahçelinin açıklaması çerçevesinde “CYS” sistemi bu adımla korunur ve yerleşir mi yoksa gömülür mü?
Peki bu durumda beklenen ve bizimde aylar öncesi tahmin ettiğimiz Sn.Bahçelinin sürpriz açıklaması ne olabilir?

MHP’nin olağan üstü kongre kararı.
Tüm iller görevden alınır.
Yeni müteşebbis heyetler atanır.
Üye kayıtları açılır. 
İl kongreleri ilçelerden başlamak üzere yapılmaya başlanır.
Bu işler yapılırkende MHP bir yandan Hükümet ortağı olarak elini güçlü tutar.
Ülkücülerin ve Türk Milliyetçiliğinin dağınıklığını ve parçalanmışlığını bitirecek ve birleştirecek adımlar atılır.Hatta Sn.Bahçeli eğer gerekirse yeniden aday olmayabileceğinin işaretlerini verir.
Türk Siyasi hayatında yeni ve heyecanlı güçlü bir rüzgar esmeye başlar.
A.Gül’ün kurmayı düşündüğü partide bir kez daha beklemeye girer.
İlk beklemeyi İYİ Partinin kurulması ile yapmıştı.Siyasi kamuoyu İYİ Parti kurulurken Sn.Erdoğanın ve Sn.Bahçelinin örtülü desteğini hep sorgulamıştı.İYİ Parti kamuoyunda beklentiye giren ümitsiz seçmeni toplayarak, A.Gül ile AK Partiyi ciddi bölecek partinin kurulmasını erteletmiş idi.

Erken bir seçim, MHP kongresinden ve AK Parti’de ki kanama durduktan ve seçim sonuçlarının, CYS sistemini güçlendireceğine inanılan bir sonuçtan emin olunduktan sonra alınabilir.

Türk Siyasi hayatını domine edip, yeniden siyasetin kartlarını karma gücü şu günlerde sadece Sn.Bahçelinin elindedir.Bu gücüde “Cumhur İttifakının” güçlenmesi istikametinde kullanacaktır.Seçim sonuçlarına rağmen direnmek ve A.Gül’ün parti kurmasına fırsat vermek, parlemento aritmetiğinin “cumhur ittifakının” aleyhine bozulmasını seyretmek, S.Bahçelinin “Beka” iddası ile ciddi olarak çelişir.Hele ki bu tabloya rağmen “erken seçim” istemek ve CYS’ nin çöküşünü seyretmek, ne Bahçelinin ne de bu sistemi getiren “ortak aklın” asla düşüneceği bir şey değildir.

Türkiyenin iç ve dış şartları , 31 Mart’tan sonra Türk Milliyetçiliğini temel alan ve Türk Dünyası ile güçlü siyasi ve ekonomik işbirliği hedefini siyasetinin ana aksı yapacak olan bir iktidarı mecbur ve mümkün kılacak bir döneme evrilecektir.
Ve bunun ilk resimde , 31 Mart seçimleri sonrasında farklı partilerden de olsa “Ülkücü ve Türk Milliyetçilerinin” yerel yönetimlerde alacağı neticelerle ve etkili olacağı ciddi sayılara ulaştığı görülünce netleşecektir.
Ankara “başkent” artık bir ülkücüye emanet edilecektir.
Kritik serhat şehri Iğdır bir ülkücünün yeddi eminine verilecektir.
Ve çok çok önemli bir işaret ve örnek olmak üzere İstanbul’da ciddi stratejik bir ilçe olan MALTEPE, Ahmet BAYKAN kardeşimiz ile tüm Türk Milliyetçilerinin gurur duyacağı yeni bir başarı hikayesine şahit olacaktır.Ve İstanbul’da ilk kez kazanacağı bir seçim ile MHP, Maltepe’de kendi “ANADOLU HİSARINA” sahip olacaktır.

Karamsarlığa ve ümidsizliğe asla düşmeyin.
Türk Milleti en büyük silkiniş ve ayağa kalkışlarını “düşmanlarının zafer çığlıklarının başladığı ve artık bu iş bitti dediği” günlerin arefesinde yapmıştır.

Allahın “nusreti” inşaallah halen Türk Milletinin üzerindedir.