Yusuf Akçura geçen yüzyılda Suriye sorununa Osmanlının hakkıyla eğilmediğini, Avrupa'dan kovulunca Arap meselesinin önüne çıkacağını göremediğini, hatta Suriye'ye bir muhabir göndermekten aciz kaldığını belirtir. Aradan yüz yıl geçmiş Suriye sorunu yine önümüzde duruyor. Yine geçen yüzyılda olduğu gibi aydın ve fikir adamlarımız oturdukları yerden ahkam kesiyor. Geçmiş yüzyılın aydın ve sanatçıları gibi kaç kişi Ortadoğu'yu tanıyor. Ya da orada bir müddet kalıp toplumu okumuştur.
Bugünkü Suriye sorununu çözebilmek için geçmişi bilmek gerekir. Yusuf Akçura'nın Suriye ve Filistin Mektupları, Cenap Şehabettin'in Suriye Mektupları ile Beyrut, Filistin, Nablus İzlenimlerini , Ali Fuat Erden'in Birinci Dünya Harbinde Suriye Hatıraları ve Falih Rıfkı'nın Zeytindağı kitaplarını okumak gerekir. Yüz yıl sonra coğrafyada herhangi bir değişiklik olmadığı gibi bizim tutum ve bakışımızın da değişmediği görülecektir. Emperyalist Batının yüzyıllık planlarına hazırlıksız yakalandığımızın bilincine henüz vardık. Oysa tarih felsefecisi İbni Haldun boşuna dememiştir "geçmiş ve gelecek su gibi birbirine benzer".