2008 yılında kurulan “Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi” ilk toplantısını 21-22 Kasım 2008 tarihlerinde İstanbul’da Dolmabahçe Sarayında yaptı. Oldukça gecikmiş bir girişim olsa da, yine de çok mutlu olmuştum. Çünkü bu girişimin ilk adımı parlamentolar arası iş birliği olsa da inşallah nihai amacı; Türk devletlerinin birbirlerine ekonomik, kültürel, ticari, askeri ve siyasi açılardan daha çok yakınlaşmasını sağlamak olacaktı.
Bu birlik, İsmail Gaspıralı’nın “Dilde, fikirde ve işte birlik” düsturunun bir an önce gerçekleşmesine zemin hazırlayacaktır..
Bir sonraki hedefte ise Türk Dili Konuşan Ülkeler Devlet Başkanları zirveleri için daimi bir sekreterya ve bir Aksakallılar Kurulu oluşturulması vardı. İstanbul’da düzenlenen bu toplantı, inşallah Türk Milleti için yeni bir atılımın ilk adımı olacaktır. İnşallah uyuyan dev yeniden uyanacak, dünyadaki layık olduğu konuma gelecektir. Türk Dili Konuşan Ülkeler Parlamenter Asamblesi (TÜRKPA) 10. Genel Kurul Toplantısını 27-28 Eylül 2021'de Kazakistanda yaptı.
Bunlar güzel. Fakat yeterli değil. Bir kere TÜRKPA nın adındaki asamble kelimesi yanlış olmuştu. Bunun yerine MECLİS, KURULTAY vb. Türkçe bir kelime kullanılmalıydı. Bu yanlış anlaşıldı herhalde ki, son zamanlarda Türk Devletleri Teşkilatı (TDT), Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi (Türk Konseyi - TDİK) gibi isimler kullanılmaya başladı. Türkiye TDİK Dönem başkanlığını 2021 de Azerbaycan dan devraldı. Türk Devletleri Teşkilatı Aksakallılar Heyeti başkanlığına AK Parti Genel Başkanvekili Binali Yıldırım getirildi. Bunlar güzel olmasına güzel. Fakat yapılanlar yeterli değil. Türk Dili Konuşan Ülkeler arasındaki işbirliği ve dayanışma şimdiye kadar çok daha ileri noktalarda olmalıydı.
1999 yılında ülkemizi ziyaret eden ABD Başkanı Bill Clinton, Türkiye’ye gelmeden önce yaptığı bir konuşmada; “21. yüzyılın kaderini Türkiye belirleyecek...” yolunda ifadeler kullanmıştı. Yine bir habere göre ABD Ulusal İstihbarat Konseyi’nin 2025 küresel beklentiler raporunda önümüzdeki yıllarda ABD’nin küresel etkisinin zamanla azalacağı, Çin’in ve Hindistan’in ise güçleneceği; Türkiye’nin de, İran ve Endonezya ile birlikte siyasi ve ekonomik gücünün artacağı tahmini yapılmış. Haklı söze Hacı Emmi ne desin ? Bravo Amerikalılara. Amerikalılar enteresan insanlar. Lehlerine de olsa, aleyhlerine de olsa gerçekleri ifade etmekte mahzur görmüyorlar. Zaman zaman çok da sağlıklı incelemeler ve tahminler yapıyorlar.
Türkiye’nin önündeki büyük imkanları, yabancılar çok iyi görüyorlar. Fakat onların gördüklerini biz yeterince görebiliyor ve bu imkanları yeterince değerlendirebiliyor muyuz ? Keşke bu soruya yüzde yüz “Evet” cevabını verebilseydik.
Geçmişi bir yana bırakıp geleceğe bakalım. İnşallah önümüzdeki zaman içerisinde yabancıların bize tuttuğu ışıklardan da istifade ederek gerçekleri görür ve atmamız gereken adımları gecikmeden atarız. Böylece 21. yüzyıl Türk Asrı olur. Bunun olmasıyla birlikte de bölgemize ve dünyaya adalet, barış mutluluk ve huzur gelir.
Bir ayağı Asya’da, bir ayağı Avrupa’da olan Türkiye; ileriyi görerek ve kendi gücünün farkında olarak akıllı adımlar atar ve başı dik olarak yürümeye devam ederse 21. yüzyılın ilk çeyreğinde dünyanın ilk beş yada ilk on devleti arasına girecektir. Böylece dünyadaki ağırlığı da artacaktır. İnanın bu zor da değil, hayal de değil...