Terörün ne denli lanet bir şey olduğunu, neden başlatıldığını, nasıl beslendiğini ve son yıllardaki kararlı mücadele ile nasıl alt edildiğini kaleme aldığım 'Kardelenler Misali' çalışmam yukarıdaki paragraf ile başlamıştı...
“Sevgiyle ve ilgiyle beslemeden, yüreklerindeki öğrenme heyecanlarına yeni yeni kapılar aralamadan, ufka doğru uzanıp hayallerine ulaşmalarını sağlayacak merdivenleri inşa etmeden, yön bulmaları ve aydınlanmaları için güneş olup yanmayı göze almadan; sağlıklı nesillerin yeşermesini ve Türkiye adına boy vermesini nasıl bekleriz?”
Terörün ne denli lanet bir şey olduğunu, neden başlatıldığını, nasıl beslendiğini ve son yıllardaki kararlı mücadele ile nasıl alt edildiğini kaleme aldığım ‘Kardelenler Misali’ çalışmam yukarıdaki paragraf ile başlamıştı...
Emperyalist ülkelerin laneti terörü, içte ve dışta alt etti Türkiye. Öyle ki yurt dışında dahi iyice sıkışan örgüte sivil isyanlar başladı. Tıpkı Diyarbakır Anneleri gibi Sincarlı anneler de terör örgütüne ‘evlatlarımızdan elini çek’ diyor artık! Öyle tahmin ediyorum ki Diyarbakır Anneleri Ortadoğu tarihine bir milat ve diğer ülkelerdeki annelerin teröre karşı cesurca duruşuna ilham kaynağı olacak... Ve dünyanın gıpta ettiği bu zafere hepimiz sahip çıkmalıyız...
Geçtiğimiz gün Diyarbakır Anneleri 18. evlat kavuşmasını yaşadı. O kavuşma anını izlerken içim parçalandı. Evladının ayağının tozuna bile hasretle sarılan annenin ahı ‘evlatlara kıyanların’ yakasını bırakmaz!
Şükürler olsun ki; elinden taş, dilinden slogan eksik olmayan çocukların eli kalem tutuyor, dilleri ülkem ezgileriyle türkülere ses veriyor, top oynuyor, piyano çalıyor, askerine polisine uzattığı mis kokulu çiçekleri deriyor...
Doğu ve Güneydoğu illerimiz terörden hızla arındırıldı, en ücra yollara gecenin bir yarısı bile güvenle ve huzurla gidiliyor, terörü besleyen tüm kanallar kurutuldu (uyuşturucu, dağa kaçırılan çocuklar başta olmak üzere), bölge insanı devletinin kararlı mücadelesini sahada fazlasıyla destekliyor, boşalan köylere dönüşler başladı... Evet terörden temizlenen alanlarda bu kadar olumlu veri elde edilmişken tam yeri tam zamanı diyeceğimiz önemde sağlam taşları döşemeliyiz ki bir daha değil terör, gölgesi bile düşmeye cesaret etmemeli...
Doğu ve Güneydoğu’yu yakından takip eden biri olarak son yıllarda sağlam taşların hızla döşenmeye başladığını biliyorum. Elimden geldiğince de yansıtmaya çalışıyorum. Bölge şehirlerini gezerken; izliyorum, dinliyorum, sokakların kokusunu içime çekip analiz ediyorum, gözlerden yansıyan öncesindeki endişeyi ve şimdiki huzuru çok çok iyi biliyorum... Ve elde ettiğim tüm veriler sonrasında şu beklenti ortaya çıkıyor; ‘evet terörden kurtulduk şimdi üretime dair kaybettiğimiz yılları hızla telafi etmek istiyoruz...’
Bilindiği gibi Doğu ve Güneydoğu illerimiz bereketli toprağıyla, havasıyla, suyuyla, işine hakim insanıyla tarım ve hayvancılık sektöründe ciddi anlamda cevherlere sahip... Bunca değerli unsur değerli bürokratlarla buluşunca ortaya muhteşem tablolar çıkmaya başladı. Tarım ve hayvancılığa dayalı birbirinden başarılı projeler hayata geçiriliyor. Yeter mi? Elbette yetmez çünkü dünyanın acı bir şekilde yüzleştiği pandemi ile tarım ve hayvancılığın önemi öne çıktı. Bu sebepten kendine yetmeyi başarabilen ülkelerin önemi de öne çıktı.
Diyorum ki; uzaya gitmesek de olur fakat karnımız doymazsa, sırtımıza giydiğimiz giysilerin temel malzemesi olan pamuk ve yün olmazsa, içecek suyumuz kalmazsa, enerji kaynaklarımıza yönelmezsek asla ve asla olmaz! Kırmızı alarm veren durumlarda insanoğlunun ilk refleksi ne oluyor? Tabi ki gıda, su ve olumsuz hava şartlarından korunmaya yönelik barınma-ısınma tedbirleri oluyor... Yani önce can! Bu sebepten son yıllarda tarım, hayvancılık ve enerji sektörlerinde önemli adımlar atarak barajlar kuruyoruz, toprağa ve hayvan yetiştiriciliğine güç veriyoruz...
Bu önemseme suyun, tarımın, hayvancılığın vatanı dediğimiz Doğu ve Güneydoğu’da daha bir titizlikle ele alınıyor. Dedim ya; terörden temizlenen şehirlerde beklenti büyük. Bu yönde Ağrı’dan birkaç örnek vermek istiyorum. Ağrı, iki milyona yakın büyük ve küçükbaş hayvan sayısıyla en önemli hayvancılık merkezlerinden biri. Olayı tam bu noktadan başarıyla yakalayan Ağrı Valisi Dr. Osman Varol’un yakın zamanda başlattığı bir proje kısa zamanda büyük yol kat etti ve daha da fazlasını yapacak gibi görünüyor. Hayvancılığın desteklenmesi ve hayvan sayısının arttırılması amacıyla “5 yılda 750 bin koyun projesi protokolü” şehrin dinamiklerinin de imzasını taşıyarak hayata geçirildi...
İkinci örneği de; Ağrılı kadınlardan yana vermek istiyorum. Kadın istihdamını artırmak amacıyla tekstilde önemli hamleler yapan Vali Varol bu dokunuşuyla birkaç yarayı birden başarıyla pansuman edecek... Bu hamle öncelikle kadın istihdamını sağlıyor. Sonrasında zamanla; kadının aile içinde ve toplumda prestij kazanmasını, aile ekonomisine katkı sağlamasını, sosyalleşmesini, okur-yazarlığının artmasını, kız çocukları başta olmak üzere evlatlarına olumlu rol model olmasını, eşinin kendisine itibar ederek aile içinde söz hakkı kazanmasını, şiddete maruz kalmamasını, ilerleyen süreçte kendi atölyelerini açarak şehrin istihdamına katkı sunmalarını sağlayacak...
Terör denen illetten kurtulduktan sonra bölgedeki rehabilitasyon sürecini tarım ve hayvancılığı güçlendirerek, istihdam ve sosyal-kültürel-sportif alanların sayısını arttırarak, bölgenin ekonomisini güçlendirecek projeler ile devam edilmeli... Tüm bunların olması için de şehrin tüm dinamiklerini harekete geçirecek başarılı bürokratlara her kademede daha fazla ihtiyaç var...