Yanık benizli bozkır çocukları Yozgat'ta doğdular.
Bozok Yaylası'nın poyrazında pekişti ülküleri...
Yad illerden gelen yozlaşmaya Türk'çe duruş gösterdiler.
Ülküdaşlık duygularında yeni gardaşlıklar edinip ideallerini yaman kavgalarda sınadılar.
Ama yenildiler; kavgada değil siyasette...
"Mihrican mı değdi, gülün mü soldu?
Gel ağlama garip bülbül ağlama"
Türküsünü çok dinlemişlerdi.
Siyaset onların mihricanı oldu, ülküdaşlık duygusunun yerini "partizanlık" aldı, pırna pırna dağıldılar, dağıtıldılar.
Yozgat Sürmelisi'nin son beyitinde geçer ya:
"Ölüp de kabire girdiğim zaman,
Ben susuyum, kemiklerim söylesin."
Yüzyıllar sonra, açın mezarlarını, Selahattin Şenliler'in, Kadir Baran'ın, Mustafa Kılıçaslan'ın kemiklerine sorun: Onlar ülküdaşlık duygusunu özge bir gardaşlık olarak yaşadılar.
Biz de şahitlik ederiz ki:
Satmadılar davayı, satmadılar dostlarını, bir ömrü helal yaşadılar.
Alper Aksoy