Erzurum Milletvekili Süleyman Necati, Mersin Milletvekili Salahattin ve Samsun Milletvekili Emin Bey, milletvekili seçim yasasında değişiklik yapılması ile ilgili bir önerge hazırlarlar. Hazırlanan yasa tasarı ile milletvekili seçim yasasında yapılmak istenilen değişiklikle Mustafa kemal Atatürk milletvekili seçilmesinin engellenmesi amaçlanmaktadır. Önergeyi (tasarıyı) Meclis Başkanlığına sunarlar.
Büyük Millet Meclisi’nin 2 Aralık 1922 günü, İkinci Başkanı Doktor Adnan Bey’in (Adıvar) başkanlık ettiği oturumda, Başkanlık katında şunlar işitildi: “Efendim, Milletvekili Seçimi Yasasının değiştirmesi ile ilgili önergenin görüşüleceği yolunda Tasarı Komisyonunun bir yazısı var.” Bu sözler, “okunsun” sesleriyle karşılandı. İki milletvekili: “Önemlidir okunmasını öneriyoruz.” diyerek gürültülerin anlamını açığa vurdular.
Başkan: “Efendim, bu yasa tasarısının okunmadan komisyona gönderilmesi, geleneğimiz gereğidir” dedi.
Yasa tasarısını okutmadan komisyona göndermek isteyen Başkandan söz alarak şunları söyledim: “Efendim bu yasa tasarısı özel bir amaç güdülerek hazırlanmış. Bu özel amaç, doğrudan doğruya beni ilgilendirdiğinden, izin verirseniz kısaca düşüncemi bildirmek istiyorum. Erzurum Milletvekili Süleyman Necati, Mersin Milletvekili Salahattin ve Samsun Milletvekili Emin Beyefendilerin hazırladıkları yasa tasarısı doğrudan doğruya beni yurttaşlık haklarından yoksun etmek amacını güdüyor. On dördüncü maddede yazılı olan satırları gözden geçirecek olursanız, orada şöyle denildiğini görürsünüz: “Büyük Millet Meclisi’ne üye seçilebilmek için, Türkiye’nin bugünkü bugünkü sınırları içindeki yerler halkında olmak ya da kendi seçim bölgesinde yerleşmiş olmak gerekir. Ondan sonra göçmen olarak gelenlerden Türk ve Kürtler, bir yere yerleştirildikleri günden bu yana beş yıl geçmiş ise seçilebilirler.”
Ne yazık ki, benim doğum yerim, bugünkü sınırlar dışında kalmış bulunuyor. ikincisi, herhangi bir seçim bölgesinde beş yıl oturmuş da değilim.
Baylar, beni yurttaşlık haklarından yoksun etmek yetkisi bu baylara nereden verilmiştir?Bu kürsüden açıkça yüce kurulunuza ve bu bayların seçim bölgeleri halkına ve bütün ulusa soruyorum ve karşılık istiyorum.
Bu sözlerim ajansta ve basında yer aldı. Ulus konuşmamı ve (karşılığını istediğim) soruyu öğrendi. Yurdun bütün seçim bölgelerindeki gerçek seçmenler ve halk, hemen Meclis Başkanlığına protesto yazıları yağdırdılar. Yasa tasarısına imza atan milletvekili bayların seçim bölgeleri halkı da, onları ve onlarla görüş birliğinde olanları kınamakta gecikmediler. Ulusun, benim için gösterdiği sevgi ve güveni içtenlikle belirtmesi bakımından değerli birer anı olarak saklamakta olduğum bu tel yazıları büyük bir dosya tutmaktadır. Bu dosyadaki tel yazıları, zamanında gazetelerde de yayınlanmıştı. Ben, burada yalnız bir seçim bölgesinin, Rize’nin bana çektiği bir tel yazısını, olduğu gibi sunmakla yetineceğim:
“Üç milletvekili bayın, Seçim yasası ile ilgili bilinen önergesine sancağımız milletvekillerinin katılmayacağı kanısıyla bir şey yazmayı gerekli görmemiştik. Şimdi Milletvekili Osman Efendi’nin aldığımız mektupta, kendisinin o önerge ile ilgili bulunduğunu ve barışçıl gruptan olduğunu övünürcesine bildirmesi üzerine, şunları bilgilerinize sunmak zorunda kaldık:
1- (İçten gelen övücü sözlerden sonra) Size ve sayın değerli çalışma arkadaşlarınıza karşı sancağımız adına söz söyleyen ve aykırı görüş besleyen ve bizce hiçbir değeri ve önemi olmayan milletvekilini lanetleriz. Onun sancağımızı temsil etme hakkı da olamaz.
2- Şu zamanda, vatansızların bile katılmayacağı karşıcıllığı ve karıştırıcılığı bize öğütleyen milletvekili bayın, görüşüne katılacak bir tek kişinin bile sancağımızda bulunmadığını kıvançla ve üstün saygılarımızla bilgilerinize sunarız efendim.”
(Kaynak: NUTUK SÖYLEV II. CİLT 1920-1927, Atatürk Kültür, Dil Tarih yüksek Kurumu Türk Tarih Kurumu Yayınları, Türk Tarih Kurumu Basımevi-Ankara 3. Baskı 1989, S. 963, 965, 967, 969)
Rize Atatürk’e sahip çıkarken, Aslen Rizeli Güneysu’lu olan, Atatürk’ün kurduğu laik demokratik sosyal hukuk devleti Türkiye Cumhuriyeti’nin sunduğu fırsatlar sayesinde belediye başkanı, milletvekili, başbakan, cumhurbaşkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Atatürk’ü yok etmek, kurduğu laik demokratik sosyal hukuk devleti Türkiye Cumhuriyeti’ni değiştirmek dönüştürmek, din kurallarına göre yeniden yapılandırmak için çalışıyor.
Atalarının kemiklerini sızlatıyor.