Nisan-1995 sonlarıydı. Yeni Sayfa gazetesinin çıkış hazırlıklarının ivme kazandığı günler.
Patronumuz ve dostlarımız bize isim listeleri hazırlamakta yarışıyorlar. "Şu hoca iyidir, bu abi bizdendir, o adamı boşver" cinsinden tavsiyeler.
Kimler yoktu ki o listelerde. Bugün Rahmet-i Rahman'a kavuşan M.Eygi, Yavuz Bahadıroğlu, Ergun Göze, Prof.Dr. Ümit Özdağ, Ahmet Şafak ve isimleri aklıma şu an gelmeyen bir o kadar yazar ve çizer daha.
Rahmetli Necdet Sevinç kardeşimle kafa kafaya verip değerlendirme yapıyoruz.
Bu arada; 1978 sonbaharında Ortadoğu Gazetesin'de yayımlanan bir yazım geliyor aklıma. Hatırlatıyorum Necdet'e, katıla katıla gülüyoruz.
O dönemde de Ortadoğu'yu ayağa kaldırmaya talip olmuştuk iki arkadaş. Teklifler götürmüştük bazı isimlere. Kimlere mi? Mesela: Tercüman'dan Ergun Göze'ye. Hergün'den iki yazar arkadaşa. Hemen olmasa da kimi dobra dobra " gazetemden memnunum, gelemem" demiş; kimi İstanbul Gazinolarındaki ivertür şarkıcılar gibi olmadık şartlar koşmuştu.
Mesela: Ergun Göze Ağabey, "Benim şu kadar okurum var" diyerek söze girmiş ve isteklerini sıralamıştı peşpeşe. Bu görüşmenin ardından kısa bir yazı kaleme almış ve köşemde yayımlamıştım. O yazımda:
"En usta yazarın dahi en fazla üç sadık okuru vardır. Bunlardan biri, gazeteye girecek yazıları dizmekle görevli IBM operatörü, diğeri musahhih -şimdilerde düzeltmen diyorlar- ve nihayet işgüzar bir basın savcısıdır." demiştim.
Rahmetli Mehmet Şevket Eygi ağabey de gazetenin patronuna 50'yaşını geride bırakmış bu fakir ve Necdet Sevinç benim için "onlar gazetecilikte yeni, daha çocuk sayılırlar. Benim 30 bin sabit karim -okuyanım- var.s Yazıma müdahale etmelerine müaade etmem" diye haber göndermişti.
Bu haberi gönderen başka bir yazar çizer olsaydı, vereceğimiz cevap elbetteki vardı. Ama karşımızdaki Mehmet Şevket Eygi olunca susmak zorundaydık. Zira Eygi ağabey benim de Necdet Sevinç'in de bab-ı alide tanıdığımız en kibar, en beyefendi, en çelebi insandı. Mekanın cennet olsun Ağabey.