Sevgili Dostlarım; Yaşlılığın yorgunluğunu - stresini, Türlü sıkıntısını, ve bezginliklerini, Zaman içerisine sığdırıp, gidiyoruz,
Elbetteki birazda olsa çokta olsa herkes gibi benim de sıkıntılarım mevcuttur.
Büyüklerin Küçüklerine karşı duydukları sevgi, Küçüklerin Büyüklere karşı besledikleri saygıdan çok fazladır.
Büyükler küçükler için didinir, çırpınır ve büyük fedakârlıklara katlanırlar.
Buna karşı Küçüklerin Büyükler için gösterecekleri özveri sınırlıdır.
Ancak onlar da Büyük oldukları zaman bunu anlayabilirler. Büyüklerine karşı çok fedakâr davrananlar da yok değildir.
Ama büyüklerimizden öğrendiğimiz bir Atasözü var şöyleki,
Baba oğluna bağ bağışlamış; oğul babaya bir salkım üzüm vermemiş
Dostlarım;
Bilgisayarımın başına geçtim,
Sosyal medyada yayınlanan bir müzik dinledim o kadar etkileyici sözleri varki duygulandım gözlerim yaşardı, Hüzüne boğuldum.
Öylesine anlamlı,
Öylesine güzel bir türkü çalıyor ki birden yüreğimin cayır cayır yandığını hissettim.
Kendimi gah yoksul,
Gah çaresiz,
Gah kimsesiz,
Gah terkedilmiş,
Gah kandırılmış, aldatılmış, kahpece sırtından vurulmuş,
Gah beli bükülmüş kapısı çalınmayan, unutulmuş elleri titreyen bir dede olarak buldum.
Türkünün içine giriverdim adeta erenler okurlarım, kardaşlarım!
Ürperdim ve sağanak sağanak gözyaşı seline tutuluverdim?
Bir türkü bu kadar mı insanı bam teline basıp,
Bu kadarmı titretir yüreğini!
Rabbim kimseyi muahnete muhtaç etmesin? diyen Rahmetlik anamın sesini duydum bir an,
Bir kırık hatıralar demeti yakalayıverdi beni,
Kadir mevla'm senden dileğim var/ Beni muhannete muhtaç eyleme
Eğer muhannete muhtaç eylersen / Kara topraklara gark eyle beni?
Bir anda gözümün önünden
Eskimeye yüz tutmuş,
Yıpranmış bir filmin kareleri akmaya başladı.
Ve düşünmeye başladım dostlarım;
Kimlere güvendim?
Özümüzü sözümü kimlere bağladım?
Kimlere sırtımı dayadım?
Kimlere hak etmediği anlamlar verdim?
Kimlere yaslanıp sükut-u hayale uğramadım,
Yorgunluktan Görmeyen yaşlı gözüm kediyi büyüttü aslan diye? kabilinden,
Kimleri hak etmediği terfilere boğmadık ki dostlarım?
Güvendiğimiz dağlar kar yağmadımı, Bu dağlar defalarca elimize gelmedimi?
Ben bütün bu muahasebenin içinde debelenirken türkü bitti!
Lakin bir daha bir daha dinlemek geldi içimden,
Ve sordum kendi kendime,
Defalarca dinlediğim halde neden şimdi,
Neden bugün yüreğime değiyor bu türkü diye..
Bilmiyorum?
Derken kendi kendime mırıldanmaya başladım biten türküyü dostlarım.
Muhannetin suyu bulanık akar / Aktığı yerleri sel olur yıkar
İyilik etmeden başına kadar kakar/ İşte böyesine muhtaç eyleme?
ille de böylesine muhtaç eylemesin Kadir Mevla yarenler.
Allah hiç bir kulunu düşürmesin,
Hiç Bir kulunu başka kullarına muhtaç etmesin,
Muhtaç etmesin namerde diye içimden dua edip yakardım rabbime ayak üstü.
İyilikten,
Niyazdan,
Merhametten,
Sevgi ve şefkatten,
Rahmetten,
Nasiplenmemiş insanlara muhtaç etmesin güzel Allah´ım dedim fısıltılarla?
Hele hele günümüz insanının kibrinden, vefasızlığından, kötülüğünden, ihanetinden, iki
yüzlülüğünden, yalanlarından, iftrasından, milyon kere korusun diye iç geçirdim.
Bir yandan da lezzeti henüz dimağımda tazecik olan bu muhteşem nağmeleri
tekrarlamaya devam edyordum.
Muhannetin sözü zehirli oktur / Hüsn ü kereminle rahmetin çoktur
Sağ elin sol ele faydası yoktur / Sağ gözü sol göze muhtaç eyleme!?
Yaradan kimseyi nağmede,
Kendini bilmeze,
Sonradan görmüşe,
Dünya malına bel bağlayıp,
Kendini üstün görene muhtaç etmesin diyerek kendime geldim erenler.
Göz pınarlarımdan süzülen birkaç damla yaşı çaktırmadan kurularken,
Sadece ve sadece Cenabı Allah hiç kimseyi kimseye muhtaç eylemesin, Amin