1986 mıydı neydi tam olarak hatırlamıyorum hapisteyiz ülkücü gençlik olarak.. yer; Adana kapalı cezaevi, efsaneler; Yunus Uzun, Ferhat Tüysüz, Mervan Çalış
Sene bilmem kaç.. 1986 mıydı neydi tam olarak hatırlamıyorum …hapisteyiz ülkücü gençlik olarak.. yer; Adana kapalı cezaevi ..efsaneler; rahmetli Yunus Uzun, Ferhat Tüysüz,Mervan Çalış … ve yaşayan efsaneler; Mehmet Memici Çetinkurt, Necmi Gerekgil, İsmail Sofuoğlu, Salih İbiş…
Cemaatle namaz kılıyoruz… imam benim, müezzin genelde İsmail Sofuoğlu…
Kaldığımız bölüm çok geniş, üç koğuşu bir biriyle birleştirmişler kapılarını açarak … ve oldukça kalabalık bu yüzden .. siyasi olarak 7 - 8 kişiyiz .. gerisi adli mahkum.. bir iki mafya kabadayı takımı var ve onun dışında kalanlar karı kız satan pezeveng takımı … cepleri para dolu hepsinin ve dışarıdan envayi çeşit yemek sipariş edip tıksırıncaya kadar yiyorlar … biz Ülkücüler ise karavanaya talim ediyoruz; kara mercimek, içi fare moku dolu bulgur plavı ve iki adet küçük hıyar turşusu …
O yıl dünya kupası maçları var … gündüzden o oezevengler televizyonun düğmeli tarafı benim diğer taraf senin deyip kendş aralarında tv nin düğmeli düğmesiz tarafına düşen takımları tutup bahis oynuyorlar … bir karton Marlboro ya da 1000 dolar üstüne …biz ser sefalet içinde yaşarken değil Marlboro Bafra sigarası bile bulamazken bu pezevengler iddia oynuyor …
Baktım olmuyor bu sefalet içinde yaşamak ve alayı pezeveng, dedim kumarhaneye çevireyim hapishaneyi …
- Necmi, dedim … ne kadar tebrik kartı varsa topla milletten,getir … Necmi el işlerinde mahir biri.. mesela tren rayını ver Necmiye sabaha kadar uyumaz o raydan kıl kesen kılıç falçata yapar…
Neyse on dakika içinde yüzlerce kart toplayıp getirdi …zulada hakiki falçataları çıkarıp o kartları bi güzel kesip üstüne keçe kalemlerle resimleyip iskambil kağıdı yaptım.. sonra orta büyük koğuşa iki masa yerleştirdik … dönüp bahisçilere;” de hadi yanık poker oynamak isteyen gelsin” dedim … hepsi tereddüt etti korktular cezaevi idaresinden … ben sorumluluk bana ait hiç birinize tek fiske artırmam, deyince mahkumlar rahatladı .. ilk gün üç beş kişi derken tüm koğuş sabahlara kadar kumar oynamaya başladı … öyle ki bu iş duyulmuş ve geçen süreç içinde cezaevinin diğer kopuşlarında yatan mahkumlar müdüre dilekçe ile başvurup 19. bölüme yani bizim koğuşa gelmek için yalvarıyorlarmış müdüre … müdür; ne var ki lan bu 19. bölümde ki herkes oraya gitmek için başvuruyor … birileri Muhsin kumar oynatıyor demişler … müdür ise; lan bi gidin Muhsin hacı hoca sofi.. bana Muhsin adam şişliyor tünel kazıyor çatıya çıkmış atlayıp firar edecek deyin inanayım, yoksa Muhsin kumardan ne anlar deyip çıkıp geldi ve bunu sordu bana ve Yunus’a…
-Ya yalan müdür .. dedik sen gelmek isteyeni ver koğuşumuza .. bak problemsiz isyansız kavgasız yatıyorlar da Allahtan daha ne istiyorsun dedik … he valla dedi müdür … sizin oraya gelen kuzu kuzu yatıyor deyip kim dilekçe verdiyse alıp bizim koğuşa verdi ve ranzalarda yer yok millet yerde yatıyor … oyunlar sabaha kadar devam ediyor ve biz ganyato topluyoruz … dolayısıyla kumar oynayanlardan çok daha karlıyız çünkü tüm para bizde toplanıyor … bunu ise haramdan çıkmaya bahane olarak “ Türkiye darül harptır” inancına sığınıyoruz … madem Türkiye darülharp öyleyse kumar oynatmak günah olmaz diye bir inanç içimdeydik o yıllarda… ama doğrusunu isterseniz vicdanım bunu kabullenmiyordu.. Yunus ise ;”ortağım bırak vicdanı bunlar karı kız satıyor daaa” deyip duruyor yoksa dağıtmayı düşünüyorum oyunu koğuşu … işin berbat tarafı paraları koyacak yer bulamıyoruz … yatakların içi para dolu … borç bile veriyoruz parası bitene … çünkü sabaha otobüsleri yani fahişeleri balyayla para getlriyorlar …
Haa hemen belirteyim… bunca haram içinde cemaatle namaz kılıyoruz ve imam benim,hapishaneyi kulübe çeviren ben … bi ara koğuşa elli li yaşlarda cüppeli sarıklı sakallı bir hoca geldi … hürmet gösterdik ve onu imam yaptık … adam hafız bilgili … bir de ABD li zenci bir ast subay geldi koğuşa ne suç işlemişse hatırlamıyorum ama Müslüman… ve verdiğim yemekleri tatlıları yemiyor bu zenci… “no Muhsin kumar oynamak vermek bana yemek ama ben yememek” deyince .. hayıfllandım Müslümanlığıma “ vay lan dedim elin zencisinin takvasına bak” deyip gıbta ettim … pişmanlık duydum
Koğuşta korumamız altında bir de dev solcu pişmanlık yasasına baş vurmuş Selçuk Gültekin var merkez komiteden … gel Selçuk dedim .. derhal müdüre git ne yap et bu koğuşu dağıt … de ki dedim Muhsin ve Yunus duvar deliyor toplu firar edecekler … gitti idareye Selçuk … ve yarım saat sonra askerler bastı koğuşu …sırf biz ülkücüleri orta koğuşlardan birine yerleştirdiler … ve yep yeni bir toplu tevbe ile kendimize yeniden geldik çok şükür
Biz de;
Macera bitmez …
Başka bir anıyla buluşmak dileğiyle…