12 Eylül darbesi ülkücü kurum ve kuruluşlara balyoz gibi inmiş, günlük gazeteleri, dergileri kapanmıştı. Kitle iletişimi için yayın organları vazgeçilmez araçlardı.
12 Eylül darbesi ülkücü kurum ve kuruluşlara balyoz gibi inmiş, günlük gazeteleri, dergileri kapanmıştı. Kitle iletişimi için yayın organları vazgeçilmez araçlardı. 1981’de Millet Gazetesi çıkartılmaya çalışıldı ama ömrü uzun olmadı. Avni Özgürel’in Yeni Sözcü, Mayaş’ın çıkardığı Hamle ile bu boşluk doldurulmaya çalışıldı.
Ülkücüler ne zaman bir gazete veya dergi çıkarma eylemine girse akla ilk gelen isim Erol Güngör’dü. Bu yüce gönüllü insan da kendisinden istenen her şeye evet demiş, ülkücülerin sevincinde, tasasında, çilesinde yanında olmuştur.
İşte o yıllarda Enver Ören’in Türkiye gazetesi ve holdingi yeni palazlanmaya çalışıyordu. Işıkçılar cemaatinin kişi sayısı gazeteyi yaşatmaya yetmeyeceği için ülkücü tabana da açılım yapması gerekiyordu. Bunun için Mamak’tan yeni tahliye olan Ahmet Arvasi’yi köşe yazarı olarak gazete bünyesine aldılar.
Ahmet Arvasi’nin Türkiye Gazetesi’nde köşe yazarlığı ülkücü tabanda hoş karşılanmadı. Hoş karşılamayanlardan biri de Kdz. Ereğli’nin alpereni Abdullah Toplu idi. Bundan sonrasını Abdullah Toplu’nun yakın arkadaşı Ahmet Şimşirgil’den aktarayım. Toplu anısını şöyle anlatmaya başlıyor:
“Biz milliyetçi mukaddesatçı gençler olarak onu örnek alır, günlük gazete yazılarını su gibi içerdik. Birkaç defa bizzat görüşme imkânım olmuştu. Beni çok severdi... Derken o günlerde 12 Eylül darbesi vuku buldu. Hocamız tutuklandı ve bir müddet Mamak Cezaevi’nde kaldı. Çok üzüldük sık sık ziyaretine gittik. Sonra içeriden çıktı ve Türkiye gazetesinde günlük yazılarına başladı... Şaşırmıştık. 'Hocamız nasıl orada yazı yazar?' diye bozulmuştuk. Belki inanamazsın ama bu gerçekten büyük bir kızgınlıktı...
Bana olan muhabbetine güvenerek yanıma bir arkadaşımı da aldım ve randevu ile evine gittim. Beni gördüğüne çok memnun olmuştu. İkramlarda bulundu. Sohbete başladığımızda 'Hocam Ereğli çalkalanıyor' dedim. 'Hayırdır ne oldu?' diye sordu. 'Efendim Türkiye gazetesi! Nasıl orada yazarsınız?' dedim.
Gözlerini bana dikti. O bakışlar inanın ciğerime kadar işlemişti. Tane tane; 'Bak Abdullah kardeşim' dedi. 'Yanındaki bu genci tanımıyorum. Bugün senin sayende tanıştık. Ona hiçbir sözüm yoktur. Sen buradan çıkınca doğru Ereğli’ye gidiyorsun. Türkiye gazetesi bürosuna varıp tanışıyorsun ve yarından itibaren koltuğunun altına 50 Türkiye gazetesi alıp dağıtmaya başlıyorsun' dedi... Hiç duraksamadan, 'baş üstüne efendim' dedim...”
(Toplu’nun “Hiç duraksamadan ‘baş üstüne efendim!’ demesine siz de dikkat kesilin. Halbuki Arvasi’ye Türkiye Gazetesi’nde yazma gerekçesini sor, anlatmaya zorla… Arvasi de karşısındaki Anadolu gencinin temizliğini, teslimiyetini okuyup hemen talimatı yapıştırıyor… Çünkü bozkır çocukları sorgulamaz, emir almayı sever.)
Ertesi günden başlamak üzere Abdullah Toplu Ereğli’de her gün elli gazete dağıtmaya başlıyor, tabi gazete paraları cepten.
Ahmet Şimşirgil bu anıyı şöyle yorumluyor:
“Gerçekten inanmışlık başka bir şeydi...”
Bunun adı inanmışlık mı idi yoksa kullanılmışlık mı?..
Türkiye Gazetesi ve İhlas Holding, Ahmet Arvasi aracılığı ile yüzlerce saf ülkücü çocuklarının nafakasını keserek Türkiye Gazetesi alıp bedava dağıttılar. İhlas Holding işte böyle büyüdükçe büyüdü, en son İhlas Finans aracılığı ile “Faizsiz para” topladı ve yüzbinlerce kişi ile mahkemelik oldu.
Arvasi de Türkiye Gazetesi'nde Turgut Özal övgülerini zirveye taşıdı, bir kere bile MHP ve Türkeş'ten bahsetmedi. Hatta geçmişinden pişmanlık duyan yazılar bile yazdı.
İhlas Holding ha bire büyürken ülkücü gazeteler yokluk içinde kıvranıyor, Erol Güngör bu yoksul ülkücüleri asla terk etmiyordu.