İNSANİ AZİZ Ve REZİL EDEN(4)ALIŞKANLIK?
Evet!
Hayatta, "İNSANİ" rezil ya da aziz eden(4/Kötü) "ŞEY" vardır ki-Ona alışanı;MEZAR'A kadar asla rahat bırakmaz..
Bunlar da şunlardır;
1)SERVET
2)ŞÖHRET,
3)ŞEHVET,
4)SİYASET..
Peki bunlar kötü şeyler mi?
Değil elbet! Her birinin-İNSANIN iradesine terk edilmiş olan değişik ve de birbirine zıt kutuplu ikişer tane (İYİ/KÖTÜ) yüzü vardır,ki-bunlar İNSANLARIN Sosyal HAYAT’A dair “AHLAKİ VE AMELİ” bütünlüğü olan “KADERİNE” ait gerçek(KARAKTER” kimliğini de belirlemek üzere;Yüce ALLAH tarafından boynuna geçirilmiş vazgeçilmez “YAŞAMSAL” faktörlerdir..
Yani!
“Bunları yaratıp-Dünya imtihan için-İNSANLARA bahşeden ALLAHTIR,ancak;ONU Aklı ve Vicdanı kadar (DOĞRU Ya da YANLIŞ)kullanacak olan da sadece İNSANDIR..”
Çünkü!
Yüce ALLÂH her iş ve oluşun da KADERİNİ-Yol güzergahıyla,istikametiyle beraber yaratarak ve onun "YÜRÜYÜŞ" yönünü de,İMTIHANIN gereği olarak;İNSANLARIN TERCİHİNE bırakır ki,KİŞİ istediği (İYİ/DOĞRU ile KÖTÜ/YANLIŞ)yönden yürüyerek kendi "KADERİNİ" de bizzat kendisi sahip olduğu Vicdanı(AKIL,/NEFSİ-İZANI)kadar oluştursun..
O halde!
Bu işin Ve bütün işlerin "YARATILIŞ" kaderinin "TAKDİRİ" ancak ALLAH'A aittir Ve KADERİN de elbet "YASAMAK" üzere hayata uygulayışının "TEDBIR" almak hakkı da İNSANA bırakılmıştır..
Çünkü!
Yüce ALLAH eğer Yarattığı "KADERLERİN" her türlü "TAKDİR VE TEDBİRLERİN" hakkını bizzat kendisi kullanmak isteseydi(isteyebilirdi elbet)o zaman da-Hiç KIMSEDEN; de O yarattığı "KADERLERİN" hayata uygulanan "AMELİ HESABINI" asla sormazdı ki, zaten sanıyorum o zamanda bu "DUNYEVI YARATILIŞIN" da pek bir anlamı da olmazdı.
O halde;
ALLAH İnsana yaratılışıyla beraber bir "GÖREV VE SORUMLULUK" vermiştir,ki O da Onun;HESABINI soracak elbet;Yani DEVLET nasıl MEMURUNDAN makamının/Görev HESABİNI soruyorsa,ALLAH da elbet "KULUNDAN" ömrü kadar yaptığı Dünyevi yolculuğunun/KADERİNİN yani AHLAK VE AMELİNİN HESABINI SORACAKTIR...
Evet!
Bunlardan "SERVET VE ŞÖHRET" genellikle Zenginlerde, "ŞEHVET VE SİYASET" ise Herkeste bulunabilir ancak-KİM'DE bulunursa bulunsun;Eğer "AKLIN" emerine verilirse "SAHİBİNİ" aziz eder,yok eğer "NEFSİN" hevasına feda edilirse de "ONU" rezil rüsva ettirerek-TOPLUMUN dışına attırır..
Yani!
Hiç kimse bu "LETAFET VE REZALET" yüklü (4) IBRETLİ unsura güvenmesin-Ancak;ONU Akıl Ve izanıyla frenlesin,Vicdanıyla da ölçsün,biçsin ve tartsın-ondan sonra "İNSANCA" kullansın,derim..
Çünkü!
“Bunların tamamı da geçici ve çift fonksiyonlu “İBRETLERDİR” ve de insanı dünyevi Ahlak ve Amelinden “KADERDEN” sınamak için verilmiştir;Har vurup harman savurmak ya da insanlara caka satmak için değil elbet..”
Yani!
"Güzelliğin para etmez;
Gözün/Gönlün bol olmazsa,
Hiç kimse yanına gelmez;
Elin/Kolun dol olmazsa.."
MÜCÂHİTLİK-MÜTEAHHİTLİK Ve MÜŞÂHİTLİK İŞLERİ?
Ak parti kurucularından "TBMM Eski BAŞKANI" Bülent ARINÇ,bir kısım eski DAVA arkadaşları için tuhaf bir söz söylemişti-bir ara; "MÜCÂHİT olmak üzere yola çıktılar, önce MÜTEAAHİT,sonra da birer MÜŞÂHİT oldular,şeklinde...
.
Ancak!
Bülent ARINÇ gibi,merhum ERBAKAN'IN İslâmi "MİLLİ GÖRÜŞ" Cemaatinden gelen ve Ülkemizin nerdeyse son yarım asırlık din eksenli "SİYASAL İSLÂM" geleneğine de doğrudan aktif bir şekilde katılarak "DEVLETİN" etkili bir çok görevlerini de üstlenmiş ve zaman-zaman dediği ve yaptıklarıyla "GÜNDEMİ" belirleyen böyle bir SİYASET ADAMI acaba-Neden;Mensup olduğu "CEMAATİNİN" adeta "50/YILLIK SİYASAL TARİHİ SÜRECİNİN" bir bakıma "ÖZELEŞTİRİSİNİ" yaparak “DİKKATLERİ” kendi üstüne çekmiş olabilir?
Çünkü!
Bülent ARINÇ hâlâ bu geleneğin bir temsilcisi olarak-Ak partinin üyesi ve oğlu da Partide Milletvekili konumundadır,ki sanıyorum bu çok doğru ve yerindeki tespitiyle de;Bizzat kendi "ŞAHSIYLA" Milletvekili olan "OĞLUNU" kastetmiş olamaz..
O halde!
“Kimi,Kimleri ya da hangi kurumsal yapı Ve de makamı kastetmiş olabilir;Ak partinin Lider ve Yöneticilerini mi,Hükümet Ve Devletin Bürokrat kesimini mi,Parti mensuplarını mı,yoksa bizzat kendi Başkanını mı?”
Yani!
Herhalde,muhalefet partileri(CHP, İYİ P, SP, HDP, DP, DEVA-P, YRP Ve GP vb. gibi) mensuplarını ile merhum Necmettin ERBAKANIN/Milli Görüş "MÜCAHİTLERİNİ" kastetmiş olabileceğini asla sanmıyorum -çünkü;ONLAR nerdeyse 20/Yıldan beri Ak parti Hükümetlerine ancak “MUHALEFET” ederek seslerini duyurmaya çalıştıklarından dolayı “YAPTIKLARI” her türlü “HÜKÜMET” icraatlarına bizzat “ŞAHİT” oldukları için(eğer Millet ya da Hükümet isterse)belki sade gönüllü "MÜŞAHİTLİK" yapabilirler diye düşünüyorum..
Bu manada!
Bülent ARINÇ Beyin,yaptığı bu tespitine açıklık getireceğini pek düşünmüyorum,galiba bu geçmişte “Ankara’nın o zamanki BELEDİYE BAŞKANI/Melik GÖKÇEK’İ” kastederek söylediği;"ANKARA'YI "PARSEL-PARSEL" parselleyip SATTILAR!"sözünde olduğu gibi (Ankara Bent deresindeki Kurbağaları bile ürkütmeden)havada kalacak ve zihinlerde "CEVAPSIZ BIR SORU" olarak muhatabına asla ulaşamayarak-kafalarda ilanihaye devinip durmaya devam edecektir.
.
Sanıyorum!
Bütün kapıların birer-birer suratına kapandığı fark eden "Bülent ARINÇ",bu yaştan sonra ne 'MÜCAHITLIK" yapabilir,ne de "MÜTEAAHİTLİK” falan yapar,Bence O da,İşsiz/Aşsız kalan "MUHALEFET" partileri gibi (Tam 50 yıldan beridir,bizzat içinde yaşayarak şahit olduğu Cemaatinin yaptığı bütün işlerine;Bundan böyle "MÜŞÂHİTLİK" yaparak hiç olmazsa “MİLLET ADINA” unutulmaz bir katkı sunsun..
Çünkü!
MÜŞÂHİTLIK yapmak için "Para/Pula" hiç gerek yoktur,ancak onu yapacak kişide sadece temiz,doğru ve helâl bir “Ahlak Ve Amelden” beslenen Ve de “hak ve adalete” uygun olan "SERMÂYE" gerekir ki,O da elbette;1)Salim bir AKIL VE AHLAK, ve de 2)SÂLİH bir VİCDAN VE AMELE sahip olmayı gerekli Ve şart kılar..
Evet!
Benim,başta NEFSİM olmak üzere herkese de tavsiyem ancak budur-çünkü;Herkes de,içinde yaşamış olduğu "DOĞAL VE SOSYAL" çevrede olan/biten her şeye karşı duyarlı olmak, etkilenmek ve de tepki vererek “MUHATABINI” da etkilemek üzere "ŞAHİT" olmakla görevli ve sorumludur-ancak;Bu "MÜŞÂHİTLİK" işi de ancak “Hak Ve Adalet” adına doğru/DODOĞRU Hakkın rızasına da uygun olarak "FERASET VE CESARETLE" yerine getirmek şartıyla olmalı..
Yoksa!
Doğru olsa bile,korkudan-içinde sakladığın o Şahitliğinden oluşan "MÜŞAHİTLİĞİN" de altın olsa ki neye yarar; Seni “KALBEN Ve RUH’EN” kemirip çürütmekten başka..
Yani!
Saklanan bilgi "BILGİ' değildir, O ancak sadece BEYNİ yakan,kalbî ve ruhu tarumar eden kaskatı bir "ATEŞ” yüküdür;Belki açıklarsan “KURTULACAĞIN” ve eğer “SAKLARSAN” da Senle beraber öte aleme “TAŞIYACAĞIN” kızgın ateşten kaskatı bir “YÜK” olarak RUHUNDA kalır..
CİHÂT VE MÜCÂHİT NEDİR?
Evet!
Bakalım/neymiş..
?!
İçte,var olan zalim Nefsine musallat olan-görünmez "ŞEYTAN'A karşı Ve dışta da,Sana ve de (MİLLETİNE/DEVLETİNE)kasteden-görünen "DÜŞMAN'A" karşı HÂK Ve HALK adına;Sahip olduğun "Maddi Ve Manevi" varlığınla (MALIN/MÜLKÜN-CANINLA)bir ömür boyu "CEHT EDİP" direnmeye ve gerektiğinde de "ÖLMEK" pahasına savaşmaya "CİHAT" Ve bu eylemi tam ve eksiksiz olarak-Sadece "ALLAH RIZASI İÇİN" ve asla hiç bir karşılık beklemeden yapan "SERDENGEÇTİ" insanlara da "MÜCAHİT" denir..
Yani!
Bu iş, öylesine sanıldığı gibi,nefsani hevesle-Kendine "DÜŞMAN" bellediğin-Onun/Bunun "MALINA/MÜLKÜNE" istediğin zaman kastederek,saldırmak, "CANINI" almak Ve de "ÜLKESİNİ" yakıp/yıkarak "zapt-u rapt" etmek falan değilmiş,ki bu manada-Yapılan hiç bir işe;Asla "CİHAT" Ve bu işi yapanlara asla "MÜCÂHİT" denmez,belki Onlara-Batılı emperyalistler gibi-MAZLUM ÜLKELERİ TALAN EDEREK,TOPRAKLARINI KANA BULAYAN SOYGUNCU HARAMİLER” denir.
..
Çünkü!
Eğer öyle olmasaydı başta ABD olmak üzere,Dünyanın "EMPERYALISTLERİ" devletleri de “CİHATÇI” Ve ırz düşmanı/çapulcu “ASKERLERİ” de birer "MÜCAHİT" kahraman adamlar olurdu,lâkin bu iş öyle kastederek,toprak almakla,yakıp/yıkmakla, kan dökmek Ve can almakla olmuyor işte;CİHAT ETMEK VE FETİH” işi ancak İnsanların "KALBİNİ" fethetmekle,onu teskin etmek ve inandırmakla,tatmin etmekle,güven vermekle ve "İNSANI" yaşatmakla ilgili bir şey,Onu Ve hayatı öldürmekle değil.
Ve Çünkü!
Yüce ALLÂH'IN, Kitabımız "KÛR'ÂN'DAKİ" fermanı da:Size,"DÜŞMAN" sandıklarınız saldırmadıkça-Onlarla savaşmayın,ancak “SİZE” saldırdıkları zaman,Siz de-Onlara karşı kendiniz savunmak üzere;"MALINIZLA VE CANINIZLA" direnerek Ve Onu-kararından "GERİ "döndürünceye-Vazgeçirinceye kadar da “savaşın” şeklindedir..
Evet!
Yüce ALLAHIN MÜLÜMANLARA farz kıldığı “CİHAT” etmek ölçüsü ile “MÜCAHİT” olmak vasfının ana teması ancak bu kadardır;Elbet “HERKES” de sonradan hesabını vermek üzere kendine dilediği “SINILAR” çizebilir,,Belli mi olur,belki şu fani ve de göz alıcı büyülü “DÜNYAYA YENİ NİZAMLER” vermek isteyenler olabilir;Kim bilir?
Zaten!
Yüce PEYGAMBERIMIZIN de,bizzat katılıp/yapmak zorunda olduğu "SAVAŞLARİN" çoğu genellikle ülkeyi ve insanları kollayıp;korumak adına:Onları "SAVUNMAK" amaçlı olarak yapıldığı şeklindedir..
Bu manada!
Yüce ALLLÂH,kendi rızasına uygun bir "CİHAT" şuuruyla "ONUN HAK/ HAKİKAT YOLUNDA"; önce içte "NEFSİYLE" sürekli mücahade ederek direnmeyi, sonra da dışta-gerektiğinde kasteden "DÜŞMANA" karşı maddi ve manevi varlığını da kollayıp/korumak adına topyekûn "SAVASMAK" üzere Onunla mücadele eden can/feda birer "MÜCÂHIT" olmayı "Bize ve dostlarımıza" nasip ve müyesser eylesin..
Çünkü!
Gerisi hiç bir işe yaramaz bir laf-u güzaf olur....
Evet!
ERBAKAN nasıl “MÜCAHİT ERBAKAN” oldu;Kısaca Ona bakalım..
…!?
Elbet,”MİLLİ GÖRÜŞ” Lideri merhum Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN ileriyi gören, Halkının “DİN’İ” milli ve manevi hassasiyetini de çok iyi bilen,çok zeki,azimli,çalışkan, inatçı,üretken ve “İNANÇLI” bir şahsiyetti..
Merhum ERBAKAN, Odalar Birliği Başkanlığından-Polis zoruyla görevden alındıktan sonra Siyaset yapmaya karar vererek-Baş vurduğu AP/Adalet Partisinden-zamanın AP Genel Başkanı merhum Süleyman DEMİREL tarafından bizzat “VETO” edilmek üzere dışlandığında ve hemen akabinde(1969 Yılı Genel Seçimlerinde)KONYA’DAN Bağımsız Milletvekili olarak “TBMM’SİNE” girdiğinde;Sanıyorum kuracağı Partinin de,Partinin REFERANS alacağı İSLAMİ/fikirsel kaynak da,PARTİSİNE-Hedef seçtiği/hitap ederek besleneceği-HALK tabanı da Ve hangi söylem ve araçlarla nereye doğru,nasıl/NEDEN, Kim ve ne adına-Ne zaman yürüyeceğinin-detaylı/Siyasal “PLAN VE PROJESİNİN” de genel hatlarını çizen eylem “ŞAPLONU” kafasında oluşmuştu..
O da “O ŞAPLONA” uygun olarak; STRATEJİSİNİ hazırlayarak “EYLEME geçti!
1)Partisine fikri “SÖYLEM” kaynağı olarak “İSLAM’I” referans aldı,
2)Kendisine Ve Partisine “EYLEM” kaynağı olarak da, “MISIR’DA” hayat bulan İslam Alimi “SEYYİT KUTUP” ekolünden beslenerek oluşturulan “İHVAN-I MÜSLİMİN” (Müslüman Kardeşler Teşkilatının) kendine hedef seçtiği “SİYASAL İSLAMI” model olarak seçti.
3)Sonra,Bütün ülkeyi(İl-İl,İlçe-İlçe,Belde-Belde Ve Köy-Köy)gezerek;Kendisini,neden Siyasete atıldığını,Ülkenin içinde bulunduğu kaotik açmazını(Dinsizlik/İnançsızlık) durumunu Ve kuracağı Partisinin “ÇÖZÜM” önerileriyle beraber anlatarak,izah ve ikna ederek ve inandırarak “TOPLAYABİLDİĞİ” bir avuç “İNSANLARLA” beraber Partisini-MNP “MİLLİ NİZAM PARTİSİ”(1969) kurarak teşkilatlanmaya başladı..
4)MNP’NİN kapatılmasıyla beraber,sırasıyla(MSP-RP-FP-SP)partilerini kurdu..
5)SP/Saadet Partisiyle girdiği 1996/Seçimlerinde 1.Parti çıkarak, Tansu ÇİLLERİN başında bulunduğu DYP/Doğru Yol Partisiyle (RFAH/YOL) Koalisyon Hükümetini kuran Prof. Dr. Necmettin ERBAKAN Başbakan olduktan sonra-28 Şubat 1997’deki post/modern bir Darbeyle görevinden ayrıldı;14 yıl sonra(27 Şubat 2011’de) vefat etti,
Allah taksiratını affetsin..
SON/SÖZ;
Ak parti,”MİLLİ GÖRÜŞ ÜTOPYASININ” Batı Standardıyla sulandırılmış;Radikal Ve Başkalaşmış,Dönüşümcü/Değişmeci yeni bir versiyonudur-gerçek “CİHAT’LA” bir ilgi ve alakası yoktur..
Sevgilerimle..