ülkü çiçekleri; cesur, gözü pek, bıçkın, korkusuz ve acar delikanlılardı.  Devleti kurtarmaya çalışırken kendilerini 12 Eylül’ün zemheri soğuğun da buldular

“Güneşi mızrak, göğü çadır” eyleyip bir vatan kurmak istediler:
Ne var ki ülke, genç nesillerin umutla gülümsediği değil silahların ölüm kustuğu,

bıyıkları yeni terlemiş Anadolu yiğitlerinin serbestçe boy attığı değil, gencecik bedenlerin

“Gök Ekinler” misali biçildiği bir dönemi yaşıyordu…
Vatana sevdalı ülkü çiçekleri; cesur, gözüpek, bıçkın, korkusuz ve acar delikanlılardı.

 Devleti kurtarmaya çalışırken kendilerini 12 Eylül’ün zemheri soğuğun da buldular
    
Bizim Neslin! Fikirleri inançlarına, davranışları fikirlerine asla ters düşmedi.
Kılıçkıran, Özmen, Önkuzu, İmamoğlu, Alparslan Gümüş, kısaca ONLAR!
Ülke çıksın diye dardan CANDAN geçtiler CANDAN…
Türk yurdunda, Güneş batmasın diye, 
Ana- Baba- Gardaş ve Yardan geçtiler.
Sessiz sedasız beyaz atlara binip gittiler, 
Hayatta kalanlar köşelerine çekildiler…

Bugün gelinen noktada; duruşa, sözlere ve tavırlara bakınca! Anadolu’ya pusu kurulduğunu,

ümitlerimizin hançerlediğini, Türklüğü, ihale karşılığı satanları görüyoruz! Vesselam,

soyuna İHANET edenleri gördükçe! BİZ! Hangi DAVA! Hangi DEVLET! İçin öldük! Soruları kurt misali beynimizi kemiriyor…

Yine de söz konusu Türklük olunca: 18’lik delikanlılar gibi, Tanrı dağların da Kürşat’ın narası,

Orhun’un kaynağında çelik yürekli Çeri, sancakların altında Oğuz Atam yolunda, Türk’ün şanlı fedaileri oluruz…
 
Ey İhanet! Bil ki; son Türk! Ölmeden, Türklük ölmez!

İhanetiniz ne kadar büyük ne kadar kahpe olursa olsun, asla ÜMİTSİZLİĞE düşmeyeceğiz
Çünkü: Şunu herkes bilsin ki: Ülküler ıstırap dönemlerinde alevlenirler… 08-01- 2024