(Toprak insanı,İnsan toprağı besler.)
Yürüyünce “YERİ/GÖĞÜ” titretir;
Şu İnsanın ‘ÖZÜ TOPRAK’ değil mi?
Bakışında ‘HIRS VE GURUR’ göverir;
Bakan ’İKİ GÖZÜ TOPRAK’ değil mi?
Kabzeder ‘AKLINI’ sarar gaflete;
Toplar ‘VİCDANINI” satar zulmete!
Nefsi ile “RAM OLUR’ sefahate;
Akan ‘BAŞI BEYNİ TOPRAK” değil mi?
Dalar ‘GİRDAPLARA’ sabahı olmaz;
Kahreder “KENDİNE” çilesi dolmaz,
Gecenin koynunda rahat uyumaz;
Kavrulan “YÜREĞİ TOPRAK” değil mi?
Ansızın “GÖNLÜNDE” bir şule doğar;
Atılır “ÇÖLLERE NEFSİNİ” dağlar,
Sarınır “GÜNEŞE KİBRİNİ” boğar;
Kavuran “ATEŞİ TOPRAK” değil mi?
Bakınır göklere “hasretle” yürür;
Gönlünü “VUSLATIN” hasreti bürür,
Met/Cezir “bir aşka düşer” sürünür;
Yürüyen “AYAĞI TOPRAK” değil mi?
Fehmeder “İMANLA DİN’LE” tanışır;
Fark eder “RABBİNİ”, Nefs’le dalaşır,
Sonra kalkar “ŞEYTAN” ile savaşır;
Vuruşan “ELLERİ TOPRAK” değil mi?
Ne Hikmet ki “HAKİKATİ” bulamaz;
NEFSİ atıp “VİCDANIYLA” kalamaz,
Zorlasa da “AKLI KADAR” bilemez;
Bilen “KALBİ/DİLİ” Toprak değil mi?
Seyreder “hayretle” tüm KAİNAT’I;
Uzanır “KUCAKLAR” pür Mahlukatı,
İBRET ile SARAR HAYAT/MEMETI;
Çürüyen “BEDENİ” Toprak değil mi?
Beyhudedir ham “BİR AKIL” beyhude;
Ne yapsın ki “HAD BİLMEZ” bir irade!?
“İNSAN BİLSE RUHU OLUR ASUDE”;
Dönen “DÜNYA/GÜNEŞ” Toprak değil mi?
(İHB/Şiir Pazarı-10 Haziran 2022/İst.)
BEYHUDE DEĞİL!!
Rüzgarın önünde savrulan gül’e;
Bülbülün figanı beyhude değil,
Hicran ateşinde yanan bülbül’e,
Güllerin figanı Beyhude değil..
Çile dehlizinde inleyen yüze
Ciğerin üstünde küllenen köze,
“Dostlar Meclisinde” söylenen söze,
Tellerin figanı beyhude değil..
Eller uzansa da Ay’a-Güneş’e,
Zaman tünelinde olur mu neşe?
Her gün akıp-giden bacı-kardeşe,
Dillerin figanı beyhude değil..
Bir açıp, bir solan güle, nergize,
Yüreğin içine bağlanan giz’e,
Hasret yollarında ağlayan göze,
Çöllerin figanı beyhude değil..
Hem bir dost elinden, hem de beleşe,
Dertler vura-vura gelir peş-peşe,
Ciğeri kavuran azgın ateşe,
Küllerin figanı beyhude değil..
Kalbin hasletini tam bile-bile;
Nefsin arkasından koşan gönül’e,
Aklın gafletini konuşan dile,
Hallerin figanı beyhude değil..
Dilden bin nedamet çıksa da gene,
Nefsin günahları çöker bedene,
Ümit ışığını kırıp-gidene,
Ellerin figanı beyhude değil..
Mevsimler-mevsimi takip etse de,
Bir Hazan sonunda ömür bitse de,
Üstünden son yolcu geçip-gitse de,
Yolların figanı beyhude değil..
“KALEM İKSİRİYLE YAZILMIŞ KADER”;
Hayat cilvesiyle eder derbeder,
“Vuslat şerbetini içene kadar”,
KULLARIN FİGANI BEYHUDE DEĞİL..
(İHB-25.Ocak.2004-ADIYAMAN)
GİRDAPLAR..
Ey kasemli tufanlar,ey debdebeli hayat;
Daha ne kadar,daha-ruhumu döveceksin!
Ey güneşli ufuklar,ey gizemli kainat;
Ne zaman sana meftun kalbime doğacaksın??
Ruhları derdest etmiş menzilinde riyakar;
Hasletleri sarıyor-sürdükçe yolculuğu,
Namahremin şerefi yerlerdedir aşikar;
Erdemliği boğuyor-Onun/bunun çocuğu..
Doğun ufkuma doğun,Ay,güneş ve yıldızlar;
Aydınlansın şafağım,hayat bulsun varlığım,
Sağın dünya’yı sağın,Ey aç kurtlar,sansarlar;
Elbet bir gün geçecek bu puslu karanlığım!!
Soyun durmadan soyun-bıkmadan/usanmadan;
Soyun “BEYT-ÜL MALINI” pervasız ve korkusuz
Yiyin tıkının yiyin-sormadan/utanmadan;
Sofrasını süpürün besmelesiz/destursuz!
Ben -ezelden ebede-vuslat’a pervaneyim;
Boynumda emanetin ağır/aksak yükü var!
Düşe/kalka çektiğim o yüke amadeyim;
Yüreğimde devinen “GİRDAPLARIN” şoku var..
Silkinin ve dikilen,kurtulun ataletten;
Ey zulüm ve talana bigane insancıklar,
Bırakın despotluğu,uyanın şu gafletten;
Ey bir dilim ekmeğe diz çöktüren kancıklar..
Ben çorak toprakların eğri bir dikeniyim;
Ey yağmurlar,boranlar,yağın üstüme yağın..
Ve derdest lisanların sesi ve figanıyım; ul)