Günümüzde yollardan, köprülerden, tünellerden geçiş ücreti alındığı ve bunun tartışmalara sebep olduğunu biliyoruz.
Hatta yeni moda ücret ödemeleri kavramı daha da genişlemiş geçiş garantili yol, köprü ve tünel yapıldığı için, garanti edilen geçiş sağlanamamışsa devlet hazinesinden kalan fark yatırımcıya ödenmeye başlanmıştır. Devlet bütçesi millet demek olduğundan aradaki farkı yolu, tüneli, köprüyü kullanmayıp evinde oturan vatandaşın bile ödemesi durumu ortaya çıkmıştı.
Tarihte Duha Koca oğlu Deli Dumrul Köprüsü diye bir olayın varlığını bilmeyenimiz yoktur. Dede Korkut destanının bir bölümü Deli Dumrul efsanesine ayrılmıştır. Deli Dumrul bir kuru dere üzerine köprü yaptırmış ve geçenlerden 30 akçe, geçmeyenlerden döve döve kırk akçe alırmış.
Ama bizim konumuz kentimiz Silifke’de İsa’dan sonra 78-79 yılında Romalılar tarafından yapılan ve bin dokuz yüz kırk iki yıldır hizmet veren Taş köprüdür. Taş köprüden geçenlerin para ödediğini biliyoruz. Hatta Haçlı Ordularının köprüden geçişe para ödememek için ırmaktan geçtiklerine dair kayıtlar vardır.
Elimizdeki bir kaç kayıttan Türkiye Cumhuriyeti kuruluncaya kadar Silifke Taş Köprüden geçenlerden para alındığı anlaşılıyor.
Söz gelimi: 26.Ocak.1906 tarihli bir yazıda Silifke Sancağı Mutasarrıfı (Valisi) İçişleri Bakanlığına yazdığı yazıda; Silifke Kasabasında yapılması düşünülen faydalı ve hayırlı müesseseler için alınmakta olan Silifke Köprü geçiş ücretinin dört beş sene daha alınmasına müsaade edilmesini talep etmişti.
Yine “09.Mayıs.1915 tarihli bir yazıda Silifke Köprüsünden geçiş parası uygulamasına devam edileceğinin kararlaştırıldığı” bildirilmektedir.
İşte böyle hepimizin her gün defalarca gelip geçtiği Taş Köprü’den yüz yıl öncesine kadar geçiş ücreti alınıyordu. Tabi o zamanlar Göksu’nun karşısında yerleşim yoktu. Sadece karşı köylerden Pazar için ve işi varsa gelen köylüler ile Mersin tarafına geçecekler ve Mersin tarafından gelenler olduğu için nüfusta dikkate alınırsa geçişler yoğun değildi.