Mersin Sempozyumunda Mersin ve ilçelerinin deprem durumunu anlattığı ilgili bölümünü buraya alıyorum:
Mersin Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Jeoloji Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Selim İnan 2008 yılında düzenlenen Mersin Sempozyumunda Mersin ve ilçelerinin deprem konusundaki durumunu anlattığı bildirisinin ilgili bölümünü buraya alıyorum:
“Özet olarak Ecemiş Fayı, Kuzeyde yer alan Ecemiş Fayının batıya devamını oluşturan Namrun Fayı ile Mut Fayı; güneyde yer alan Ovacık Fayı; Silifke ile Mersin Kıyı şeridi ile Namrun Fayı arasında yer alan çok sayıda küçük ölçekli faylar ile Tarsus kuzeydoğusunda ve doğusunda uzanan faylar deprem üreten faylara karşılık gelmektedir. Ancak son yüzyılda oluşan depremlerin 5,5 tan küçük ve çoğunlukla 3-4 büyüklüğünde yoğunlaşması ve fayların parçalı küçük olması bu fayların Kuzey Anadolu’da olduğu kadar büyük ölçekli ve yıkıcı deprem üretmeleri beklenmemelidir.
Depremsellik açısından diğer önemli bir neden de bölgedeki kaya birimleri ile zemin özellikleridir. Deprem sismik bir dalga olayıdır. Sismik dalgaların genlikleri içinden geçtiği kaya birimlerine, özelliklerine göre artar veya azalır, bu da depremin şiddetini etkiler. Aynı büyüklükteki bir depremde sağlam ve temel kayaçlarda deprem dalgalarının genlikleri düşük, gevşek ve suya doygun zeminlerde deprem dalgalarının genlikleri artmakta ve bu şekilde daha fazla hasara neden olmaktadır.
Anamur-Silifke-Erdemli-Mersin-Tarsus arasında yer alan kıyı şeridi ile yerleşim yerlerinin (Anamur, Silifke, Erdemli, Çeşmeli, Kargıpınarı, Tece, Davultepe, Mezitli merkez, Karaduvar, Kazanlı, Tarsus vb.) genelde gevşek ve sıkı tutturulmamış zeminler üzerinde yer aldığı görülmektedir. Kuzey kesimleri ise (Gülnar, Mut, Güzeloluk, Arslanköy, Çamlıyayla, Gözne vb.) daha sert ve sağlam kayaçlar üzerine kurulmuştur. Deprem sırasında gevşek zeminler, sağlam zemin ve kayalara oranla çok daha fazla etkilenmekte ve en büyük hasarlar burada gözlenmektedir. Bu nedenle gevşek zeminler (sulu zemin ve alüvyon vb) üzerine mümkün olduğu kadar az katlı (maksimum dört kat) ve sağlam bina yapılmalıdır. Bununla ilgili çok kötü örnekler hem Kocaeli hem de Düzce depremlerinde yaşanmış, on binlerce bina sırf bu nedenle yıkılmış ve binlerce insan yaşamını yitirmiştir. Tüm bunlar acı bir gerçek olarak karşımızda dururken, Erdemli, Mersin, Tarsus kıyı şeridinde 14-20 katlı binalar kondurulmuş, daha sağlam olan kuzey kesimlerde ise tam tersine tek veya iki katlı evler yapılmıştır. Bu yapılanma deprem açısından tehlike arz etmesinin yanı sıra, denizden gelen esinti ve hava akımlarının kesilmesine ve Mersin kenti için çirkin bir görünüme sahip olmasını beraberinde getirmektedir. Bu şekilde özellikle 6 ve 6’ya yakın büyüklükte meydana gelebilecek bir deprem burada çok görülmemesine karşın Erdemli, Mersin, Tarsus sahil bandı ve yerleşim alanlarında çok büyük hasarlara ( çok sayıda insanın ölümüne ve binlerce binanın yıkılmasına) neden olabilir. Ayrıca Adana ve yakın yöresinde; Ceyhan, Yumurtalık, Karsantı, Karaisalı’da meydana gelebilecek 7 veya daha büyük ölçekli bir deprem ile Kıbrıs yayı üzerinde gelişebilecek bir deprem bu sahil şeridinde bina ve zemin özelliklerinin kötü olması nedeniyle oldukça yıkıcı hasarlar oluşturulabilir.