“Zayıf karakterli insanların, hayatlarını devam ettirebilmeleri için kindar duygulara ihtiyacı vardır”. Kinden, karşıtlıktan, kamplaşmadan, kutuplaşmadan, gerilim ve çatışmadan beslenmek ve istifade etmek, sürekli bir öteki ve düşmana ihtiyaç duymak, problemlere ve başarısızlıklara bir mesul ve müsebbip aramak kamuoyuna asla ve kat’a bir vizyon olarak takdim edilemez.
Kuşatıcı ve kucaklayıcı bir akla, ahlaka ve amele sahip olmak beraberinde tüm suni gündemleri, yapay polemikleri ve tali tartışmaları da tabiri caizse yerle yeksan edecektir. Lüzumsuz ve malayani şeylerin anlamsızlığını idrak etmek, asli ve temel meselelere de odaklanmak eşzamanlı başlayan ve hareket eden bir serüvendir. Menfi ve menhus bir iklimin oluşmasına katkı sunmak, mütemadiyen fay hatları oluşturup istediği anda deprem yaratacak bir yaratıcı kaos marifeti ve mühendisliğiyle her şeyi kurgulamak ve tasarlamak dahiyane bir fikir değildir, olsa olsa gayri ahlaki ve şeytan artığı bir fikre ve projeye hizmet etmektir. Süreçlerin ve işleyişlerin selameti, normalleşmesi ve olağanlaşması için her türlü meseleyi ve hadiseyi kişiselleştirmekten, hissi ve hamasi reflekslerden, ikbal ve istikbal endişelerinden, mağduriyet ve haklılık edebiyatından, alan hakimiyetinden ve mevzi tahkiminden öncelikle arındırmak ve kurtarmak gerekir.
Birleştirici bir dil ve üslup, sağduyulu ve sağgörülü bir yaklaşım, iyi niyet ve samimiyete taalluk eden bir tutum, herkesi ihata eden bir tavır, fikirleri, ilkeleri, projeleri ve prensipleri merkeze alan bir anlayış ancak benlik ve enaniyet kuyusundan çıkabilecek bir kavrayış ve duruşa sahip olmakla mümkündür. Ben bilirim, ben yaparım, bana böyle yaptılar şöyle söylediler ben ben ben gibi laflar ve lakırdılar her şeyden önce tevazuyu gölgeler ve konuyu üzüm üzerinden değil bağcı üzerinden görmeye sebebiyet verir. “Beraber yapabiliriz, birlikte başarabiliriz, desteklerseniz ve içinde olursanız üstesinden gelebiliriz, hepinize ihtiyacımız var, taşın altına beraber elimizi ve gövdemizi koyarsak güçlü ve başarılı oluruz” gibi bir anlayışa sahip olursak o zaman her kurum sahil-i selamete ulaşır.
Hamasete, belağate ve retoriğe bakmıyor insanlar, umut ve heyecan vermeyen, zekâdan ve zarafetten yoksun sözlere de artık kimse aldırış etmiyor, ikna olmuyor. Herkesi etkileyecek, insanları büyüleyecek, harekete ve heyecana getirecek, kurumları ve sistemleri güçlendirecek, başarıyı yaşattıracak müspet fikirler ve müşterek idealler ancak halis niyetler ve vizyoner düşüncelerle mümkündür. Bu da ancak herkesin önce kendi nefsini ve benliğini karantinaya almasıyla başlayacak olan bir süreçtir. Ve herkes bu tür hayırlı işlerin ve fikirlerin her daim duacısı, destekçisi ve yardımcısı olacaktır.
Mahmut Sami ÇINAR