Bir rüyayı görebilmek için bilinçaltının o yönde, bayağı birikim yapmış olması lazım. Beyin, bilinçten çalarak zihninin bodrum katlarına sakladığı bilgileri ayrıca işledikten sonra Mendeleyev’i, periyodik cetvelin babası yapacak şekilde herkese beklenmedik sürprizini yapar.
Böyledir, bir halkın hürriyeti de. Hürriyet, cumhuriyet kubbesinin üstünde olanlar değil, altında yaşananlardır. Türk milleti, hür olmak için savaşmaz, hür doğdu ve onun kaybedilmemesi için dış istilalara meydan okur.
İnanmıyorsan ey çocuk! Okul girişinde, elini kalbinin üzerine koyup söylediğin İstiklal Marşı’na bir daha kulak ver. Marşta ne denir: ‘’Ben, ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım! Hangi çılgın bana zincir vuracakmış, şaşarım!’’.
Bugünle geçmişin yollarını aynı paralellerde karşılaştırdığımızda farklı yönetim biçimleri olsa da Türk, hiçbirinde iradesinden ödün vermemiştir. Zorunda bırakılmış olabilir fakat bunun için de son damla kanına kadar savaşmış, yine de hür iradesini korumuştur.
Cumhuriyet, bir milletin kendi bağımsızlığına sahip olmasını sağlayan siyasi rejim ise ona, bu bağımsızlığın bilincini aktaran tarihi geçmişidir. Savaştan kaçmayan, toprağına sahip çıkan, iradesi dışında mecbur bırakılmaktan nefret eden, kimsenin boyunduruğuna girmeyen bir millet, mutlaka onun iradesini yansıtan siyasi rejimi de aşikâr edecekti.
Ne mutlu bize ki bu vatan, bu topraklar hedefimize giden yolda halkımızı hiçbir zaman aydınsız bırakmamış, onu hedefe götürecek tarihi şahsiyetler yetiştirmiştir. O kişilerden biri de ‘’Ne mutlu Türküm diyene!’’ diyerek o büyük kucaklaşmayı halkıyla yapan Mustafa Kemal Atatürk’tür.
Egemenliği milletin kendi elinde tuttuğu yönetim biçimi olan cumhuriyet kelimesi, bağrında o kadar uzun ve kapsamlı yol barındırıyor ki Türk’ün kocaman tarihinin, MÖ’ye kadar bilinçaltımızda yattığının farkına varmamak imkânsız.
Sözüm, tarihini yarı yolda bırakanlara; kâh Cumhuriyet’ten öncesini kabul etmeyenlere kâh Osmanlı’dan öncesini kabul etmeyenlere kâh Selçukludan öncesini kabul etmeyenlere kâh Göktürkleri kabul etmeyenlere.
Hangi partiyi temsil ettiğimizi ayırmaksızın tarihimizin tümüne sahiplenmeliyiz. Bugün bir devlet varsa onu var eden kocaman bir Türk tarihi var arkasında. MÖ’ye kadar sarılmalıyız geçmişimize. Bugün belli bir kürsüye göz dikip konuşursak o zaman, bizi konuşturanların dilinden milletimiz anlamaz ve bizi tarihine dâhil etmez. Bilakis dünya tarihinden bile silinir gideriz.
Bana bir millet gösterin ki onun Attila’sı, Temuçin’i, Fatih Sultan Mehmed’i, Mustafa Kemal Atatürk’ü ve diğer önderleri olsun ve hâlâ bu liderleri yetiştirebilecek toprağı olsun.
Var ki bugün hangi cepheden üstümüze gelirlerse gelsinler Türk’ün adı geldiğinde ruhları titriyor. Türk, Türk olarak doğmuştur, aşılanmamıştır.
Cumhuriyet bayramın kutlu olsun, Türkiye!