Suriye’de, milyonlarca insanın yerinden edildiği, masum çocukların hayatını kaybettiği ve bölgesel istikrarın altüst olduğu bir trajedi yaşanıyordu
DEVLET AKLI
Devlet Aklı ile Büyük Türkiye Tarih boyunca medeniyetlerin kesişim noktasında olan bu topraklarda barış ve huzuru sağlamak her zaman kolay olmamıştır.
Türk milletinin kaderi, bulunduğu coğrafyada sürekli sınanmıştır. Bugün de sınırlarımızın ötesinde yaşanan kaos, Türkiye’nin güvenliği ve milletimizin huzuru için doğrudan bir tehdit oluşturmaktadır.
Suriye’de, milyonlarca insanın yerinden edildiği, masum çocukların hayatını kaybettiği ve bölgesel istikrarın altüst olduğu bir trajedi yaşanıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Suriye’de bulunma sebebi, bu trajediye göz yummamak ve sınırlarımızı terör örgütlerinin tehdidinden korumaktı. Ancak mesele sadece sınır güvenliği değildir; Türk devleti, tarihinden gelen insani ve ahlaki sorumluluğunu da yerine getirmektedir.
Bugün Suriye’deki iktidar, ülkesini terk etmiş, kendi halkını korumaktan aciz bir şekilde Rusya’ya sığınmıştır. Bu iktidarın yarattığı boşluk, terör örgütlerinin rahatça hareket edebileceği bir alan oluşturmuştur. Eğer Türkiye burada harekete geçmeseydi, sınırlarımız boyunca bir terör koridoru oluşacak, hem ülkemizin güvenliği hem de bölgedeki mazlum halkların geleceği daha büyük bir tehdit altına girecekti. Türk ordusu, sadece kendi milletini değil, aynı zamanda insanlık onurunu da korumak için oradaydı.
Bu karmaşık coğrafyada, meseleleri yalnızca hamasetle ya da öfkeyle çözemezsiniz. Devlet aklı, işte tam da burada devreye girer. Sayın Devlet Bahçeli’nin aylar önce dile getirdiği, “Gerekirse terörist başı çıksın konuşsun, ama bu mesele kökünden çözülsün” ifadesi, basit bir öneriden ziyade derin bir stratejik aklın yansımasıydı. O dönemde söylenen bu sözler, terörün kökünü kazımaya yönelik her türlü yöntemin tartışılabileceğini ve devletin nihai hedefinin milletin huzur ve güvenliğini sağlamak olduğunu vurguluyordu. Bugün Suriye’de yaşanan son gelişmeler, bu ifadenin ne kadar ileri görüşlü olduğunu ortaya koymaktadır. Çünkü terörün kaynağı ülke sınırları dışındaydı ve uluslararası bir boyuttaydı. Devlet aklıyla diyordu ki: ‘’Lider dediğiniz, bu terörist başının bu büyük oyunda esamesi dahi okunmaz. Mesele bu kadar basitse hadi konuşsun, bitirsin şu terörü ama heyhat mesele çok ayrı, oyun çok büyük…’’
Suriye’deki mevcut iktidarın ülkesini terk edip Rusya’ya sığınması ve sınırlarımızda terör örgütlerinin hareket alanı bulması, bölgenin ne denli büyük bir kaosun içinde olduğunu göstermektedir. Türkiye’nin sınır ötesi harekatları ve askeri varlığı, bu kaosun sınırlarımızı tehdit eden bir terör koridoruna dönüşmesini engellemek için stratejik bir gerekliliktir. Bahçeli’nin sözleri, terörle mücadelenin yalnızca askeri değil, aynı zamanda psikolojik ve diplomatik boyutlarını da kapsaması gerektiğini vurgulamış; bugün Suriye’de yaşananlar, bu bütüncül yaklaşıma olan ihtiyacı açıkça göstermiştir.
Terörle mücadelede atılan her adım, bir yandan bölgedeki mazlum halkların umudu olurken, diğer yandan Türkiye’nin güvenliği için hayati bir duvar inşa etmektedir. Bu bağlamda, Bahçeli’nin sözleri ile bugün Suriye’deki gelişmeler arasında doğrudan bir bağ vardır: Devlet aklı, gerekirse en zorlu yöntemleri bile tartışmaya açarak, bölgesel istikrarı ve milletin güvenliğini sağlama kararlılığını göstermektedir.
Ne var ki, bu derinliği anlamaktan uzak olan bazı çevreler, meseleyi saptırmakla kalmayıp şahsımıza dahi hakaret etmeyi seçmişlerdi. Devlet Aklındaki derinliği kavrayamayan sözde devlet görevlisi bir bürokratın bizzat şahsıma “terör sevici” demesi, aslında devlet aklına duyulan düşmanlığın, meselelere devlet gibi bakamamanın bir yansımasıydı. Devletimin devlet görevi verdiği bu zavallı bilmiyordu ki kendisi sıcak yatağında çizgi film izlerken ben ve gönüldaşlarım, yetmişli yılların karanlık sokaklarında bölücülerle köşe bucak mücadele ediyorduk. Can veriyorduk, kan veriyorduk, zindanlarda, urganlarda gençliğimizi hayallerimizi veriyorduk.
Bilge Lider Sayın Devlet Bahçeli’nin bu sözleri, teslimiyetin değil, devleti yöneten aklın derinliğinin bir göstergesiydi. Zira terörle mücadele, yalnızca silahla değil, aynı zamanda psikolojik, hukuki ve toplumsal adımlarla sürdürülen bir savaştır. Devlet Bahçeli’nin bu açıklamaları, bir acziyet değil; Türkiye’nin büyük bir liderlik sergileyerek terör belasını kökünden kazıma iradesinin ifadesiydi...
Devlet Aklının İlkeleri:
1.Hedef, Terörün Kökünü Kazımaktır: Terörle mücadelede asıl amaç, milletin huzur ve güvenliğini sağlamak, bu uğurda kararlılıkla mücadele etmektir.
2.Hamaset Değil, Strateji: Öfke ve sloganlarla değil; akılcı, uzun vadeli ve derin bir stratejiyle hareket etmek, devlet yönetiminin olmazsa olmazıdır.
3.Tarihi Dersler ve Tecrübeler: Türkiye’nin geçmişteki hatalarını görüp tekrarlamaması, devlet aklının bir göstergesidir.
Suriye’de bulunmamız da, bu devlet aklının bir tezahürüdür. Eğer biz orada olmasaydık, bugün sınırlarımız terör örgütlerinin geçit töreni yaptığı bir alana dönüşebilirdi. Eğer biz insani sorumluluklarımızı yerine getirmeseydik, bölge mazlumlarının umudu yok olabilirdi.
Bugün bazı kesimler, hamasete ve kısır tartışmalara saplanıp kalarak, devlet aklını anlamakta güçlük çekiyor. Oysa ki, devlet adamlığı günü kurtarmak için değil, milletin geleceğini güvence altına almak için yapılır. Sayın Bahçeli’nin terörle mücadeleye dair ortaya koyduğu bakış açısı, bu gerçeği net bir şekilde ortaya koymaktadır. Terör belasını kökünden kazımak için gerekirse her yol tartışılır; ancak nihai karar, her zaman devlet aklının rehberliğinde alınır.
Türkiye’yi güçlü kılan da işte bu akıl ve iradedir. Unutulmamalıdır ki, Türk devleti, bölgesinde mazlumların umudu ve zalimlerin korkusu olmaya devam edecektir.
Av. Dr. Zafer Gülseven
MHP MYK Üyesi