Doğu ve Güneydoğu Anadolu illeri başta olmak üzere fırsat buldukça şehirleri ziyaret ediyorum...
Eldeki tüm veriler mevcut isimler arasından tek bir ismi işaret ediyor; Kürtlerin yüreğinde yine Erdoğan var!
Doğu ve Güneydoğu Anadolu illeri başta olmak üzere fırsat buldukça şehirleri ziyaret ediyorum... Şehirlerin havası, kokusu, kulağınıza fısıldadıkları, huzuru veya huzursuzluğu; birilerinin söylediklerini değil sadece gerçekleri size anlatır hissetmeyi bilirseniz...
Doğu ve Güneydoğu’dan aldığım tahlil sonuçlarına göre diyorum ki, tüm sorunlara rağmen Kürtlerin gönlündeki isim yine Erdoğan... Evet şikayetler var, acilen düzelmesi gerekenler var, köklü format istekleri var ve hatta yürekleri soğutacak buz gibi soğuk sular niyetine karar istemleri de var fakat hepsiyle birlikte yine Erdoğan var...
Çünkü Kürt tarihi boyunca hiçbir lider onun kadar anlamadı, dokunmadı, samimi olmadı, gözlere bakıp oradan yüreklere akmadı... Cumhurbaşkanı Erdoğan bir şeyleri rehabilite etmek adına adımlar attı... Peki her seferinde ne oldu? HDP tarafından sabote edildi! Sokaklar ateşe verildi! Siviller öldürüldü! Şehitlerin acısı evlere düştü! Velhasılı kelam “Kürtlerin hakları için mücadele veriyoruz” diyenlerin “Kürtlerin ocağına incir ağacı dikmekten” başka işinin olmadığını herkes anladı... Sonrası malum! Evlat nöbetine duran anneler, hizmetle tanışan şehirler, geleceğe umutla bakan evlatlar, huzurlu ve güvenli dağlar-yollar-insanlar... Evet her şey teröre ve teröristi övenlere karşı ilerliyordu lakin ters giden bir şey vardı siyaseten! Tüm yansımalar HDP’nin ve PKK’nın güç kaybını gösterirken zihinler aynı oranda sandığa yansımamıştı! Bunun sebeplerini elbette biliyoruz hepsini yazmak uzun olur diyerek birkaç cümleyi paylaşmak istiyorum sizlerle... Evet HDP’nin kalesi olarak gördüğü şehirlerin bazılarında güç kaybı yaşansa da kırılamayan bir etkiyle çoğu yerde yine HDP vardı! Ve yine aynı yerlerde büyük bir HDP öfkesi de vardı!
HDP’nin söylemlerine, işleyişine, dayatılan vekil ve yönetici listelerine, sağır sultanın duyup da üzerine lanetler sıraladığı terör bağlantılarına öfke büyüktü de neden yine HDP vardı sandıklarda?
Yüzünüzde çıkan sivilcelerin içi iltihapla tam dolmadan patlatırsanız hem çok acıtır hem de yeniden dolar ve daha da büyür... Oysa sivilceyi patlatıp yok etmek için onu besleyen iltihap kanallarının kurumasını beklerseniz ve o alandaki acının azalıp azalmadığını, kızarıklığın ve şişkinliğin geçip geçmediğini “yerinde dokunuşlarla” bakıp anlarsanız sivilceyi patlatıp yok ettikten sonra yeniden iltihapla dolmaz ve alan iyileşir...
Alfabenin tüm harfleriyle kurulan HDP emsalleri açılıp açılıp kapatıldı ve sonra yeniden açıldı... Çünkü “sivilceye iltihap taşıyan kanallara” hiçbir şekilde dokunulmamıştı! Evlatlar kaçırılıyordu, uyuşturucu gırtlağa kadardı, silah ve mühimmat trafiği akıllara zarar seviyedeydi, haraç ağları sokaktaki simitçinin bile üzerinde etkiliydi, tehditler-infazlar üzerinden oluşturulan korku şehirlerinde kimseler gık diyemiyordu, bırakın dağları neredeyse burnumuzun dibinde terör unsurları fink atıyordu... Durum bu kadar vahimken aç-kapat-aça dönmüştü HDP ve emsallerinin mevzusu.
Şimdi yeniden HDP’nin kapatılması gündemde ve ekranda, orada, burada yazıp konuşanlar pencereyi hep yanlış yerden yani hep karanlık geçmiş üzerinden açıyor farkında mısınız?
Halbuki olayları yer, tarih, şartlar ve etkili isimler üzerinden analiz etmek gerekiyor...HDP’nin kapatılması mevzusunu geçmişe dair olumsuz örnekler üzerinden yorumlayanlar bölgede yaratılan mevcut huzuru ya okuyamıyor yada “okumak istemiyor“!
Birincisi bölgede uyuşturucu madde ekimi, trafiği ve ticareti yok denecek kadar azaldı. İkincisi örgüte katılım olmamakla birlikte Diyarbakır Annelerinin yaktığı meşale ile örgütten kaçışlar başladı. Üçüncüsü güvenlik güçlerinin yürüttüğü çalışmalara sivillerin güveni ve desteği eklendi. Dördüncüsü bürokrasi kademelerinin etkili ve kararlı duruşu devletin en önemli gücü oldu. Beşincisi mevcut hizmet şartlarıyla tanışan bölge insanı geçmişin yoksunluklarına elindekilere sımsıkı tutundu. Dağa, sokağa diye şehirleri ve çocukları kaosa çağıranların çocuklarının yaşadığı ultralüks hayatlar bir bir gözler önüne serildi. Hak-hukuk-özgürlük-adalet-eşitlik diye milleti “gej” (sersemletenlerin) edenlerin nasıl birer dikta yönetimler olduğu deşifre oldu. Altıncısı yapılan “isyan ve sokağa çıkın” çağrılarına kimseler koşmuyor artık!
Dönelim o zaman “güç kaybetse de HDP neden sandıktan çıkıyor” meselesine! Çıkıyor çünkü birinin çıkıp bu film bitti demesi ve boşa saran ruloyu “hak ettiği şekilde” çıkarması gerekiyor! Kim bilir belki de HDP’nin yasalar çerçevesinde kapatılmasıyla “samimiyetle Kürtlerin sesini ve yüreğini” yansıtacak bir partinin doğumu gerçekleşir... Ki bence eninde sonunda olması gereken ve olacak olan da bu... Evet HDP şu an cezai anlamda boğazına kadar doldu, onu besleyen tüm kanallar kurutuldu, şehirlerin travması bitti, asker-polis-bürokrasi devletinin gereğini vatandaş odaklı yapıyor... O halde şimdi sivilceyi sıkıp kurutmanın tam zamanı.