Adaşım Adıyaman'dan arkadaşım şair gazeteci Bilal Karadağ Karadağ. Feprem dolayısıyla Ankara'da. Depremde evi çöküyor
Adaşım Adıyaman'dan arkadaşım şair gazeteci Bilal Karadağ Karadağ. Feprem dolayısıyla Ankara'da. Depremde evi çöküyor ,çököken evde ailesiyle birlikte sağ kurtuluyor. Fakat hemen evinin ilerisinde evli olan kızı 3 tornu ve damadı hayatını kaybediyor. Kendi evlerinden o karda kışta yalın ayak üzerinden de gecelik direkt onlara yardıma koşuyor Can Pazarı, acil yardım istenecek bütün kuruluşlar hizmet edemez bir durumda. Canları enkaz altında. Hemen Eğriçay'da kum ocağında çalışan, dayısına telefon edip kepçe istiyor, kepçe Adıyaman girişinde; AFAD koordine eşliğinde verilecek diyerek kepçeye el koyuyor. Çaresizlik içerisinde. Adıyaman'dan Urfa'ya telefon ediyor arkadaşları bir kepçe ile yola çıkıyorlar, Afad'a yakalanmamak için ara yollardan Bilal Bey'in konum attığı yere geliyorlar ve kızının torununun ve damadının cansız bedenini enkazın altından çıkartıyorlar on binlerce insanın gömüldüğü Adıyaman şehir mezarlığına defnetmeyi Mezarın başına bir işaret taşı koymayı bile bir başarı olarak gördüğünü söylüyor.
Artık Adıyaman'da kalacak evleri de yok. İstanbul'daki kızlarını yanına gitmek için yola çıkıyorlar yanında yaşlı annesi de var annesi rahatsızlanıyor. Bir sağlık ocağına gidiyorlar orada bir hemşire "Siz depremzedesiniz değil mi? diye soruyor .Evet cevabını alıyor. "Nerede kalacaksınız" suali üzerine İstanbul'a doğru yola çıktıklarını anlatıyorlar ancak yaşlı anne hasta. Ankaralı Balalı bu kahraman yiğit hemşire hanım "kardeş alın şu evimin anahtarını. Şu karşıdaki daire boş. Ben Bala'ya gidiş geliş yapıyorum. Siz kalın" diyor Bilal Bey'in verdiği bilgiden çok büyük bir millete sahip olduğumuz net bir şekilde anlaşılıyor, depremin 1 günü 2 günü 3 günü 4 günü hiçbir yardım kuruluşu devletten gelen bir yardım yok ama Urfa'dan bireysel olarak yardıma koşan on binlerce halkı orada, arabalarıyla ekmek, su ve diğer yardım malzemelerini taşıyorlar.