Liselere yerleştirme sınavı sonrası tercihler dönemi başladı. Hadi hayırlısı olsun...
Sen ağa ben ağa inekleri kim sağa, evdeki aşı kim hazırlaya, tarlaya kim gide, hastaya-yaşlıya-çocuğa kim baka, bozulan araç gereci kim onara, aşklarımıza ve hüzünlerimize merhem şarkıları kim yaza kim söyleye...
Liselere yerleştirme sınavı sonrası tercihler dönemi başladı. Hadi hayırlısı olsun... Annelerin, babaların, ninelerin, dedelerin gönlünde yatan ‘kalıplar’ dahilindeki okullar evlatların kapasitesi göz önünde tutulmadan tercih edilmesin lütfen!
Kuzguna yavrusu şahin görünür misali herkes evladını doktor, avukat, mühendis, öğretmen ve benzeri kalıplara sokmaya çalışıyor. Yanlışlar ve mutsuz nesiller de burada başlıyor! Evladınızı doğru tanıyın ve onu mutlu eden tercihlerle lütfen sizde mutlu olun...
Türkiye’de meslek liselerimiz maalesef istenen kapasitede işle(ye)miyor. Bunun birkaç sebebi var elbette. En önemli sebep ülkemizde beş on mesleğe ‘asalet’ diğerlerine ‘vekalet’ muamelesi yapılmasıdır! Yani her mesleğin bir asaleti olduğu zihinlere doğru bir şekilde verilemiyor!
‘Oğlunuzun mesleği nedir’ sorusuna ‘bizimki tembel çıktı okumadı bizde kaportacıya verdik boş gezmesin diye’ cevabı veriliyorsa meslek liselerimizin gereken potansiyeli sergilememesi ve hak ettiği değeri görememesi çok normal.
Ne zaman ki çiftçiliği, hayvancılığı, oto tamir dallarını, mobilyacılığı ve benzeri mesleklerde çalışanlara ‘mesleğimle gurur duyuyorum’ dedirtirsek ve bu alanlarda kendini geliştirip vizyon kazanmaya hevesli nesilleri görürsek işte o zaman ‘bu iş tamamdır’ diyebiliriz.
Mesleklere asaleti eşit bir şekilde dağıtamıyoruz sorunuyla birlikte bana göre ikinci büyük sorun da aileler! Çocuklarımızı yarış atı misali belirlediğiniz hedeflere güdümlemekten vazgeçmemiz gerekiyor! Her bireyin nasıl ki kendine has kaşı, gözü, parmak izi, saç rengi, vücut şekli varsa kendine has zihinsel ve duygusal yetenekleri olduğu da unutulmasın. Hepimiz aynı olmak zorunda değiliz, olamayız, olmayalım. Zira dünya berbat bir hal alır! Hem Yaradan’ın hem de kainatın kanunlarına da aykırı bu durum. Yaradan’ın bir bildiği var elbette ki bunca detayı tek tek birbirine bağlı kılmış ve bu bağımlılığı uyumlu bir döngüye çevirmiş. O halde o döngüdeki her halkanın bir görevi, her görevin bir asaleti, her asaletin de kendine has yetenekteki bireylerini yaratmış... Benim kainattaki misyonum yazmak ve anlatmak ise kendimi cevherlerim doğrultusunda keşfetmem ve geliştirmem gerekiyor... İlla doktor olmam için zorlanırsam, suçlanırsam, kıyaslanırsam tüm bunlar bana bir şey katmaz! Tam aksine beni ve çevremi mutsuzluğa iter! Ve elimde olan cevherlerimi de kaybederim ve serseri mayın misali gezinip dururum!
Öyle aileler tanıdım ki bırakın sağlıklı çocuğunun yeteneklerini görmeyi ve kabul etmeyi engelli çocuğunun sağlık problemini dahi reddediyor maalesef!
Bu sebepten ailelere yönelik ‘çocuğunu tanıma ve anlama’ destekleri verilmeli öncelikle.
Sonrasında taa anaokulu çağından başlayıp her yıl sonu rutinler halinde uygulanacak yetenek tanıma sistemi ile ailelerin ve öğrencilerin meslek seçmelerine katkı sunulmalı...
Pandemi sürecinde ülkemizin eli ayağı olan, kendisini bir kez daha ispatlayan, maske-dezenfektan-kolonya-sıvı sabun vb üretimlerle can simidimiz olan meslek liselerimizin bir an önce önceliğimiz olmalı. Çünkü ülkeler bu süreçten sonra kabuğuna çekilecek, kendi kendine yetmeyi öğrenecek, her sektörde kendi üretimini kendi yapacak... Anlayacağımız kalifiye eleman sıkıntımızın bir an önce önüne geçilmesi gerekiyor bunun içinde meslek liselerimize hak ettiği değeri el birliğiyle vermeliyiz.