Zehirliyorlardı, yavaş yavaş öldürüyorlardı!
Firavun zindanında geçen 6 yıl boyunca baskı ve tehditlerle boyun eğmeye ve darbeci alçaklara biat etmeye zorlandı. Ailesiyle tehdit edildi, tecrit edildi ve psikolojik işkencelere maruz kaldı!
Asla biat etmedi! Zulme ve zalime karşı mertçe durdu, dimdik!...
Çok kötü şartlarda yaşamaya mecbur bırakıldı. Hastalanmadı. Hasta edildi!
Mısır darbesine zemin hazırlayanlar ve bu darbeyi gerçekleştirenlerin onun nefes almasına tahammülü yoktu. Zindanda olsa bile korkuyorlardı ondan “Bütün korkaklar zalim değildi ancak tüm zalimler korkaktı!”
Tıpkı, İsrail’in, Filistin’den korktuğu gibi! Öyle ya, Dünyanın en gelişmiş silah teknolojisine ve en büyük parasal gücüne sahip İsrail, Gazze’ye hapsettiği, hayatın güncellerine ve yokluğa mahkûm ettiği bir avuç insandan nasıl olurda korkar, neden duvarlar örer, masum çocukları niçin öldürür?
Bittabi korkudan, kendi oluşturduğu evhamdan ve herkesi kendisi gibi zalim sanısından…
Zalimler korktuğu için işler tüm cinayetlerini! Baskı, işkence ve tüm yıldırmaları korkularından yaparlar. Zira despotlar korkularıyla yüzleşemeyecek kadar korkaktır. Ve bir gün, korktukları dehşetli ölüm ile imtihan edilirler. Tıpkı suda boğulan Firavun gibi, Kafasını taşlara vura vura geberen Nemrut gibi!
Firavun'un olduğu her yerde bir “Musa” olacaktır, her Nemrut’a bir İbrahim vardır!
Musa’ların, İbrahim’lerin isimleri değişse de, zalimlerin akıbeti asla!
Mesela “Halid İslambuli” olup çağın Firavununa ecel olur Musalardan bir Musa…
Biliriz ki; Bizim ölülerimiz şehittir ve Cennettedir. Onların ölüleri ise leş ve Cehennemin en dibindedir!..
Muhammed Mursi, ABD, İsrail ve Hristiyan batı medeniyetinin imtihanı değildi! Tıpkı, Hasan El Benna, Seyyid Kutup ve diğer şehitler gibi!
Ve fakat Mısır halkının cenneti ya da cehennemi idiler! Seyyid Kutup, Hasan El Benna ve Mursi, yeryüzünde ki bütün Müslümanlar için asrın en çetin imtihanıydılar şüphesiz.
Son konuşmasında Mısır halkın seslenmişti “Kuran bizim anayasamızdır, Resul bizim önderimizdir, Allah için ölmek arzumuzdur. Halkım: devrimimizi koruyun. Ben Mısır’ın çocuklarını, kızlarını, gençlerini korumak için mücadele ediyorum. Bu uğurda canımı feda etmeye rahatça hazırım” diyerek, adeta gelecekten bahsediyordu.
O günlerde İsrail’in doğal gaz ihtiyacının %40’ını temin eden Mısır, bugün İsrail’den doğalgaz ithal ediyor! Mısır’ın tüm petrol ve yeraltı kaynakları İsrail şirketleri tarafından işletiliyor ve satılıyor. Mursi, Mısır çocuklarını korumaktan bahsederken, onların geleceğini korumak ve kurtarmaktan da söz ediyordu aslında.
Mursi’yi, emperyal güçlere ve zalimlerin işbirlikçisi alçak Sisi’ye ve dahi kahpe Mısır Mahkemesine kurban eden, yalnız bırakan, izzetle ölmesi gerekirken, zilletle yaşamayı seçen her Mısır’lı bu sınavda sınıfta kaldı!
Allah, kendisinden yüz çeviren Mısır halkını, Sisi eliyle cezalandırdı. Sahip oldukları tüm doğal zenginlikleri bir zorba vasıtasıyla ellerinden aldı. Mısır halkı Mursi’ye sahip çıkmayarak geleceğini kaybetti.
Mursi’nin zindan mahkûm edilmesine sessiz kalanlar, kendi geleceklerini yoksulluğa ve zillete mahkûm ettiklerinin farkında bile değiller!
Dünyanın gözü önünde, film gibi bir darbe yapılırken, ülkesinin seçimle işbaşına gelmiş meşru lideri, ruhunu Siyonist ve Evangelistlere satmış alçakların arasında, kelepçeye vurulup götürülürken, alkış tutan “Seküler laikçiler”, darbecilere methiyeler düzen Mısır basını, Müslüman kardeşinin yanında durması gerekirken, alçak Sisi ile kadraja giren “Mısır Nur Partisi” yöneticileri, makamını kaybetmekten korkup susan Mısır bürokratları ve zelil yaşama razı gelerek susan Mısır halkı… İşte bunların alayı, Muhammed Mursi’nin gerçek katilleridir!
Tıpkı, Filistin’i, Siyonistlere satmayan Abdülhamid hanı üç buçuk soysuza “Hal” ettirenler, alkışlayanlar ve bu alçaklığa sessiz kalanlar kadar ahmak, alçak ve katillerdir!
Ey Mısır halkı! Siz çok büyük bir cinayet işlediniz! Zira, “Cinayetlerin en kötüsü, bir cinayete sessiz kalmaktır!”
Suud ve BAE hanedanları başta olmak üzere, Mursi’ye yapılan zulme destek veren veya sessiz kalan Müslüman ülke liderleri de bu cinayetten sorumludurlar. İmanlarını şeytana satan bu taife, yeryüzünün en günahkârlarıdırlar. Tüm günahkârları bir araya toplasanız, bir Suud kralına eşitlenmez! Bütün katillerin işlediği cinayetlerin toplamı, bir BAE şeyhi ve diğerleri etmez!
Zira fitne en büyük cinayettir! Yeryüzünü fitne ve fesada gark eden İsrail ve ABD’nin en sadık suç ortakları işte bu güruhun ta kendisidir!
Bu dünyanın bir geçiş yeri, köprü mesabesinde olduğunu bilenler için ölüm asla bir son değildir. Muhammed Mursi’ye verilen mühlet dolmuş, hakka yürüme zamanı vuku bulmuştu. Tüm bu yaşananlar olmasaydı da, Mursi Rahmana yürüyecekti. (Ecelleri geldiği zaman, artık ne bir saat tehir edilirler, nede öne alınırlar. Nahl/61)
Zamanı geldiğinde herkes ölecek! Zira bu dünyadan hiç kimse canlı çıkamayacaktır. Mısır’ı kana bulayan, onbinlerce masumu katleden, Esma Biltacı’yı ve binlerce masumu şehit eden Sisi’de bir gün ölecek. Lakin akıbet aynı olmayacaktır. Yeryüzünü katliamlara boğan zalimlerin sonu elbette acı, elem ve keder yurdu olan Cehennemin en dibi olacaktır. Şehitlerimize gelince, “Tarih onları asla unutmayacak ve onlar insanlık tarihinin birer öznesi olarak tarihin altın sayfalarında yerlerini alacaktır”
Muhammed Mursi, Hak ve hakikat davasını savunduğu için şehit oldu. Onu zindanda ölmeye mahkûm ettiler. Ancak, Muhammed Mursi, her Müslümanın gönlünde kıyamete kadar yaşayacak, katillerinin isimleri dahi hatırlanmayacaktır.
Mursi, katillerinden çok yaşayacak! Allah şehadetini mübarek eylesin onurlu mücahit…