Altılı Masa tecrübesi, Meral - Sinan vakası ile Davutoğlu vakası ve CHP'nin içinden de sürekli tetiklenen üçlemeler gösterdi ki muhalefetin tutarlı programı yok

Kamuoyuna ve siyasi partilere saygıyla duyurulur:

Yukarılara sirayet etmiş aşırı pragmatizm ya da başarı için her yolu mubah sayma hastalığı biliniz ki aşağılarda misliyle makes bulur hatta öyle bir yerleşir ki, toplum tanınmaz hale gelir, bütün değerlerini yitirir.

Artık ondan sonra etik - erdem vb lafları etseniz de hiçbir değeri kalmaz.

Geçen dönem çoğunluğu oluşturan seçmenin, parlamenter sisteme dönme talebi ve milliyetçiliği temsil eden partinin tabiatından uzaklaşma hâli iki partiyi öne çıkardı ve CHP, İyipartinin önünü açtığı gibi daha sonra asla meclise giremeyecek 3 partiyi de mecliste grup oluşturacak hale getirdi. Muhalefetten ciddi bir tavır bekleyen seçmen sükutuhayale daha doğrusu ihanete uğradı.

MHP ve BBP de başlangıçta muhalif duruş sergiliyordu. Hatta BBP'nin gazetesinin adı Muhalif idi. Sonrası malum...

Altılı Masa tecrübesi, Meral ve Sinan vakası ile Davutoğlu vakası ve CHP'nin içinden de sürekli tetiklenen üçlemeler gösterdi ki muhalefetin tutarlı programı yoksa, parlamenter sisteme dönme yolunda sağlam taahhütler ortaya konmamışsa bu düzen sürer gider ve zaten dışarıda olan gelişmeler seçmeni güvenlik gerekçesi ile içe kapanmaya yani düzenin sürmesine, statükoya daha da konsolide eder.

O yüzden şimdiden kendini muhalefet olarak addeden bütün siyasi partilerden düzene yamanmama sözü ve parlamenter sisteme ivedilikle geçme taahhüdü alınmalıdır.

Bence seçmen böyle bir taahhüt beklemektedir.

Bu aynı zamanda etik ve erdem (ahlâk ve fazîlet) bakımından tavandan tabana duçar olduğumuz bozulmayı da önlemeye matuf haklı bir taleptir.

Seçmenin (şu parti bu parti, şu eğilim bu görüş açısından söylemiyorum) güvendiği kim ve ne varsa sonunda Makyavel doktrini çerçevesinde sırf başarmak adına güçten yana olması ihtimali seçmeni ister istemez yarınlar için tereddüte sevk etmektedir.

Başta CHP olmak üzere, YRP, SP, Deva, BTP ve tüm muhalefet cephesinde yer alan partileri net ve kesin bir şekilde Türk milletine bir Taahhütname yayınlamaya davet ediyorum.

Zafer Partisi kurulur kurulmaz bütün partileri bir heyetle ziyaret edip verdiğimiz ve bazı partilerin de olumlu bulduğu metin sadece Milli Bakiye sistemine geçilmesi gerektiğini söylemiyor; onunla birlikte parlamenter sistemin önemine işaret ediyordu. Temsilde adalet, yönetimde istikrarın da bizatihi kendisidir, güvencesidir.

Umulur ki, böyle bir ilkeli duruş, yukarıdan aşağıya siyaseti çirkinleştiren bilumum hastalıkları, ikiyüzlülükleri de giderek devre dışı bırakır.

Şurası gerçektir ki Makyavel bile her türlü aracı mubah sayarken bu kadar ileri gitmemiştir.

İletişimci MC Luhan; "araçlar amacı belirler" der.

Hiçbir süfli araç ile ulvi bir amaca erişildiği görülmemiştir.

Bugünlerde başta CHP olmak üzere muhalefette mevcut başkanlık sisteminden yararlanma sevdası başlamış gibidir. Seçim sonrası mevcut düzeni devam ettirerek Başkanın güçlü iradesinden, benzer buyruklarından, yönetim şeklinden yararlanabileceklerini ve İktidar olurlarsa eski dönemin hasarlarını daha çabuk tamir edeceklerini varsayıyorlar.

Bu kesinlikle yanılsama ve iyiniyet bataklığıdır.

Mustafa Kemal Atatürk, en zor şartlarda içerde ve dışarıda birçok tuzak kurulsa da Meclis meşruiyeti içinde hareket etmiştir.

Devlet adamlığı bunu gerektirir.

Parlamenter sistem kurucu felsefedir.

Yakın zamanda iktidarın bizzat kendisi muhalefetin elinde layık-ı veçhile değerlendirilemeyen ve milletin beklentisi olan konuları ve halkın muhalif olmasındaki gerekçeleri gündemine alıp uygulamaya koyarsa ne olacak, hiç düşündünüz mü?

O yüzden muhalefetteki bütün partilere kan veren, onları besleyip büyüten gerekçeleri lütfen yabana atmayın.

Türk milleti devletini geri istiyor. Türk milleti, elindeki Cumhuriyeti ve onunla birlikte demokrasideki şu kadar yaşadığı ve içselleştirdiği tecrübeyi kaybetmek istemiyor.

Hürriyet ve istiklâl karakterimizdir.