Yıllardır Müslümanları siyasetle maişet derdi sürekli meşgul etmektedir. Hem ahiretlerini ve hem de dünyalarını önemli çapta meşgul edip, ebedi hayatlarını
Adeta yaratılış gayesinin yerini; siyaset ve geçim derdi almıştır.
Herkesin dünyasında enflasyon, zamlar, maaşlar önemli yer işgal etmektedir.
Yani maddenin ve dünyanın işgali altındayız.
İş-Aş-Eş- üçlüsü ile uğraşırken ömür kayıp gidiyor.
“Dediler ki: Hayat ancak bu dünyada yaşadığımızdır. Ölürüz ve yaşarız. Bizi ancak zaman helâk eder. Bu hususta onların hiçbir bilgisi de yoktur. Onlar sadece zanna göre hüküm veriyorlar. “[1]
(Dirilmeyi ve ahiret hayatını inkâr eden dehrîler (materyalistler), ölümü «dehr» denen sürekli zamana veya tabiata bağlayarak, onun dışında ve üstündeki hakîki müessiri, Allah’ı tanımadıklarını ifade ederler. Bunlara göre ölümü, gece ve gündüz, yani zaman hazırlar. Ruhları alan bir ölüm meleği yoktur. Bütün olaylar zamana dayandırılır. Ama onlar bu inancı beslerken zandan başka hiçbir delile sahip değillerdir.)
-Horozun bir ömür boyu söylediği düttürüden ibarettir.
Leyleğinki de laklaklardan ibarettir.
Allah için olmayan her şey laklak ve öttürmedir.
-Jübile kelimesi, Eski Musevi yasalarına göre elli yılda bir yapılması gereken genel serbest bırakma yılı kabul edilir.
Herhangi bir olayın ellinci yıl dönümü.
Katoliklere Papanın bazı fırsatlarla tam ve genel olarak günahları bağışladığı yıl.
Diğer bir ifadeyle kişinin elli yıl boyunca gidişatının nasıl olduğunun muhasebesini yapmasıdır.
Dünyadan el etek çekerek, kendisini ahirete vermesi veya geçmişi telafi etmeye başlaması anlamınadır.
İslami tabir, referans ve muhasebesi ile özetleyecek olursak;
“Ahirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde, fani dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme.”
-“ (Oysa onların tek gerçek kabul ettikleri) bu dünya hayatı hakikatte sadece bir oyun ve eğlenceden ibarettir; âhiret yurduna gelince işte asıl hayat odur; keşke bunu bilselerdi!”[2]
-İnsanoğlu bir ömür boyu huzuru İslamın ve Kur’anın dışında aradı.
Bu bazen inançsızlık ve bazen de sefahet ve rezaletlerde.
Fakat bir ömür hayatını ve huzuru inançsızlık ve huzurda arayanlar, huzura yaklaştıkça ve alacakları dünya zevk ve lezzetleri onları bir türlü tatmin etmedikçe, huzuru İlahiye varmadan huzurun farkına varmış ancak bu onun bir ömrüne mal olmuştu.
Ömrünün sonunda farkında olmuştu.
İşte onlardan insaflı bir sanatçımız Münir Özkul’un itirafları;
“Huzursuzluk, tek kelimeyle inançsızlıkta. Çünkü inanacak hiçbir şeyim yoktu. Ben o zamanlar bugün inandığım şeyleri inkar etmek istiyordum. Çünkü, yine o zamanlar bize şöyle telkinler yapılıyordu: “Müsbet kafalı olun. Görmediğiniz şeylere inanmayın. Herkesin kafası ve bilinci var. Bunun için de anlamadığınız şeye inanmayın.” Sonra ilkokul sıralarında da bu telkinleri destekleyen icraatlar yapıldı. Tam hatırlamıyorum, camiler mi kapatıldı, namaz mı yasaklandı, bir şeyler oldu yani… Ya da o zamanki biz gençlere mi öyle geldi bilemiyorum. Bütün bunların sonunda bizim kafamıza sokulan temel fikir şöyle oldu: Dindarlık ve inanç sahibi olmak gericiliktir. İnançsızlık ise ilericiliktir. Bu da ne demektir pek derinlemesine anlamamıştık ama içimizde beliren sonuç yorum oldu. Bunun tesiriyle hepimiz yavaş yavaş o yönde ve anlayışta yetiştik. Ve beni KÜÇÜK SAHNE’de tiyatro oyuncusu iken, bilinçli olarak “hiçbir şeye inanmıyorum” dedim. (1961) Ve böyle demeyi de, babamı geçmek zannettim. Somut olarak bunu buldum.
Bir sene bu mesleği, her şey bırakmak ve sadece ibadet yapmak istiyorum.”[3]
-Allahım! Yolumuzu ve Yılımızı hayırlı eyle. İnsanlığın hidayetine vesile kıl.
MEHMET ÖZÇELİK
04-01-2023
[1] Câsiye Suresi 24. Ayet.
[2] Ankebut. 64.
[3] https://www.yenisafak.com/foto-galeri/hayat/munir-ozkul-kimdir-filmleri-kac-yasinda-oldu-nereli-iste-munir-ozkulun-hayati-ve-cok-bilinmeyen-roportaji-2074276?page=23