Mardin'in dar sokaklarında dolaşmak, gördüğüm her eski kapiya hayranlikla bakmak, kiliseleri medreseler gezmek, Reyhani gecelerinde Süryani şarapları icmek.

Iyi geceler dostlar ;

Geçen sene yeni yıla "Güzel Atlar Diyarı" Kapadokya'da, mistik bir belde olan Urgup'te girmiştim..

Bu sene yeni yil icin planlarimda ise yine mistik bir sehir olan Mardin vardi..

Refik Durbaş’ın “taşın ve inancın şiiri” olarak tanimladigi kadim sehir Mardin...

İsmini Süryanice’de 'kaleler kenti' demek olan “Marde”den alan, Romalılarin “Maride”; Araplarin "Maridin” dedigi; sade isminde bile pek çok kültürü barındıran, binlerce yıl öncesine giden çok dinli ve çok dilli kulturuyle gercekten de rengarenk bir mozaik olan Mardin...

"Gece gerdanlik, gunduz seyranlik" tarifine uygun ; sirtini isil isil ihtisamli kalesine yaslamis, Mezopotamya'nın bereketli ovalarına uzanan ve orda iken zamanın durduğu”' hissettiren " büyülü bir efsane, tasin dile geldigi bir masal sehir" olan Mardin...

....

Murathan Mungan’ın sevdigim bir sözü var;

“Bir kez girdi mi Mardin hayatına, seni bir kader gibi takip eder...”

Ve yine diyor ki Murathan Mungan;

"Mardin benim çocukluk gökyüzüm. Yıldızları ilk saydığım yer, yıldızlarla birlikte uykuya daldığım yer. Bu kadar gökyüzüne yakın bir yerde oturmak, insanı kâinat konusunda daha dikkatli, daha duyarlı yapıyor. Bu nedenle kâinatın seslerini dinlemeye daha açık oldu kulaklarım. Ruhi arınmaya belki bu yüzden kıymet verdim.

İçinde büyüdüğüm coğrafya hep çok sert, hep çok çetindi; bana dünyanın hiç kolay bir yer olmadığını erken öğretti. Bu size bir iç güç kazandırıyor. Hayatta çeşitli örselenmelerde o iç gücü size çok yardımcı oluyor.

Ben Mardin’e her zaman Aşk'la bağlıyım. 50 yaşını geçmiş bir insan hâlâ memleketinden, ailesinden, köklerinden, babasından bahsederken gözleri nemlenebiliyorsa o hâlâ kalbini büyütememiş demektir. Aklın ne kadar büyürse büyüsün kalbin çocuk kalmasıdır, insanı sanatçı yapan...."

Sanatci olmasam da ; "aklı ne kadar büyürse büyüsün kalbin çocuk kalanlardan biri olarak" Murathan Mungan'in yazdığı Mardin'in büyüsüne kapılarak defalarca gittim bu güzel şehre...

Bu yilda uzun bir aradan sonra taa iki ay önceden Mardin sevdasına kapılıp yeniyil icin büyük bi heyecanla ucak biletimi aldım...

Mardin'in dar sokaklarında dolaşmak, gördüğüm her eski kapiya hayranlikla bakmak, kiliseleri medreseler gezmek, Reyhani gecelerine katılıp Süryani şarapları icmek, yöresel mezeler ve kebaplarla mest olmak gibi hayallerim vardı...

Hayallerim tek kişilik miydi... Mardin Murathan Mungan misali benim kafamda da bir Aşk şehri olduğu için; bu güzellikleri ve buyuyu paylaşacak bir sevgili de ummustum belki zaman zaman....

....

Sonuç mu;

"Mardine ilerde geniş zamanli giderim Beyazsu'ya, Dara'ya, Midyat'a. Nusaybine. Kiziltoprağa Hasankeyfe filan da geçerim hatta yolboyu yabangulu tarlalarını izleyerek komple bi güneydoğuyu gezerim" diyerek bi anda butun hayallerimi erteleyip; Mardin sevdamı da, bir sevgili ile dunyanin herhangi bir sehrinde olma hayalini de, bir başka bahara yaza yada güze bırakip annecigimin yanında olmayı seçtim...

Son bir kaç ayda yaşadığım üstünde üzüntüler dayımın vefatı, annemin ve baska yakinlarimin hastalıklari, sevip değer verdiğim bazi dostlarla

ve iş arkadaşları ile yol ayrimlari vs bir kez daha gösterdi ki "mekanlara anlam veren biraz da insanlar... "

"Az insan, çok huzur" istediğim bir dönemdeyim..

Benim icin annecigimle geçireceğim fazladan her yeni yil, hatta her yeni gün, onun yaninda bulduğum şefkat ve huzur benim icin dünyalara bedel...

"Cennet anaların ayağı altında" diyorlar ya, benim cennetim de, mutlulugum da anacigimin yanı...

Hepinize de sevdiklerinizle mutlu yıllar...

..