Geçmişte komutanlarımızdan biri: “Ne yazık ki haini çok olan bir ülkeyiz.”demişti.
Kafama takıldı: Hain yetiştirmek nasıl bir şey diye…
Birçok soru kafamı karıştırmaya başladı.
Acaba hain hangi ortamlarda yetişiyor?
Fabrikasyon üretimi düşünülüyor mu?
Yoksa ilkel usullerle tarlada mı yetişiyor?
Açıkta mı, örtü altında mı yetişiyor?
Naylon seramı, cam sera mı daha iyi olur?
Ovada mı, yaylada mı yetişir?
Bakımı nasıl yapılıyor?
İthal gübre ilaçlar mı verilmeli, yoksa yerli malı ilaç ve gübreler mi kullanmalı?
Haydi hain yetişti diyelim.
Acaba standartları nasıl tespit ediliyor?
Ambalajlama nasıl oluyor?
Ambalajlarında özellikleri, kalitesi, fiyatı yazıyor mu?
Kutusunun içine kullanım kılavuzu konuluyor mu?
Anılan hainleri ihraç etmek mümkün oluyor mu?
Eğer dış talep varsa yabancı dilde kullanım kılavuzları hazırlamak faydalı olur mu?
Hainlere iç talep ve dış talep var mı?
Hain üretiminde arz talep dengesini kurabildik mi?
İhraç edilen hainlerden kusurlu olduğu gerekçesiyle iade edilenler oldu mu?
Acaba hainlerden ülkemizin dış ticaret dengesine olumlu katkılar sağlanabiliyor mu?
Hain yetiştirmenin farklı usulleri var mı?
Hainlerden türeyenlere ne ad veriliyor?
Hainler arasında her yıl ödüllü yarışmalar düzenlenmesi nasıl olur?
Hainlerin sayısı hızla arttığına göre yılda bir kere de olsa bir “HAİNLER GÜNÜ” kutlanamaz mı? Yoksa gün yetmez diyerek bir hafta sürecek “Hainler Festivali” mi düzenlenmeli?
Keşke komutan hainlerden bahsetmeseydi. Kafam karıştı. Birçok soru beynimi kurcalamaya başladı. Sorular bir biri sıra aklıma geliyor ama cevaplarını bulamıyorum.

Görüntünün olası içeriği: Rifat Karaduman, oturuyor, masa ve açık hava