Hayatta hiç bir şeyin tesadüf olmadığına inananlardanım. Bu sebeple etrafıma "ne olup gidiyor" diye hep dikkatli bakarım.
"Günün anlam ve önemine binaen!"
Hayatta hiç bir şeyin tesadüf olmadığına inananlardanım. Bu sebeple etrafıma "ne olup gidiyor" diye hep dikkatli bakarım.
Görevini tamamlayıp ülkesine dönen son İngiliz Büyükelçi Richard Moore, gitmeden önce FOX Tv'de İsmail Küçükkaya'nın programına sefire hanımla birlikte katılıp bir söyleşi yaptı ve Türkler'de gördüğü en önemli handikapların "fazla gururlu olmaları ile komplo teorilerine düşkünlük" olarak açıkladı.
Yani keşke fazla gururlu ve komplo teorilerine düşkün olmasaydınız demeye getirdi! Ya da ben söylenilenleri, böyle okudum.
Şöyle bir düşündüm iyi ki, gururluyuz da ve işin perde arkasında ne var diye çok şüpheliyiz de, binlerce yıldır milli varlığımız ile devlet yapımızı koruyoruz dedim.
İngiliz Büyükelçi aslında bize "İngiliz Kurnazlığı" ile bu sizi var eden güzel ve önemli hasletlerinizi terk edin de, sizi kolay yutalım demek istiyor ama ne yapalım ki, ben ve bana benzer birileri de bunu gurur yaparak ve bir komplo teorisi üreterek yemiyor...
Son günlerde gazeteci Murat Yetkin'in "Meraklısı İçin Entrikalar Kitabı" adlı eseri neşredildi. En azından onun yazdıkları ile pek çok komplo teorisinin aslında gerçek olduğunu ve nerelerde hazırlandığını bir kez daha öğrenmek fırsatımız oldu.
Aslında Erol Mütercimler'in de, komplo teorilerine ilişkin yazdıklarını belirtmek isterim.
Murat Yetkin;" 'Komplo teorisi' olduğu söylenerek müstehzi bir gülüşle bir kenara itilen bazı gelişmelerin arkasında gerçekten de, bir yada birden fazla komplonun bulunabileceği gerçeğini, o komploları kuran kişilerin, kuruluşların isimleriyle, tarih örgüleri içinde bulabileceksiniz."diyor.
Murat Yetkin, bunları 2017'de yazmış. Dönelim 1970'li yılların gençlik hareketi önderlerinden ve CHP Milletvekilliği de yapmış olan Süleyman Genç'in 1978'de "Bıçağın Sırtındaki Türkiye" kitabında yazdıklarına yani 40 yıl öncesine; " D.Vise ve B. Ross; CIA'yı şöyle tanımlamaktadır ' Bugün ABD'de iki hükümet var; biri görünen diğeri görünmeyen. Birinci hükümet, yurttaşların gazetelerden, çocukların yurttaşlık bilgisi kitaplarından öğrendikleri hükümettir. İkincisi ise soğuk savaşta ABD'nin politikasını yürüten, birbiri içine geçmiş, gizli mekanizmadır. Bu ikincisi istihbarat toplar, casusluk yapar ve bütün dünyada gizli hareketler planlar ve bu planları uygular."
Yine farklı bir kaynağa bakacak olursak Mehmet Bilgin kaleme aldığı "Teşkilat-ı Mahsusa'nın Kafkasya Misyonu ve Operasyonları" adlı kitabında "... 'Doksanüç Harbi' olarak bilinen 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı'nı aslında Osmanlı'ya karşı İngiltere ve Rusya'nın önceden tasarlamış olduğunu, Osmanlı'nın savaş sonucu Balkanlarda ve Doğu Anadolu'da toprak kaybederken, İngilizlerin hiç kurşun atmadan Osmanlı'dan Kıbrıs'ı aldığını gördük. Önceden planlanmış bu işbirliğinin temelinde Kafkasya Petrollerinin işletilmesi ve Avrupa'ya sevk edilmesi olduğuna..." şüphe yok demektedir.
Bu kere aynı Kıbrıs'ta Türkiye, İngiltere'nin çağrısı ile 1959 yılında garantör ülke yapılmıştır. Demek İngiliz politikaları dün aldığını bir müddet sonra iade eden ve bizler tarafından bir türlü anlaşılamayan bir hüviyete sahiptir.
Yine elimde 52 yıl önce Selahattin Salışık tarafından yazılmış bulunan "Türk Yunan İlişkileri Tarihi ve Etnik'i Eterya" adlı kitap var. Orada da, İngiltere'nin; Yunanistan'ın kuruluşu, Türk topraklarının işgali ve Ege'deki adaların kaybındaki rolü belgelere dayanılarak anlatılmış . Ve Türk-Yunan sorunlarının bugünde Türkiye'nin aleyhine aynen sürdüğünü görmek oldukça düşündürücü...
İngiltere, verdiğimiz bir kaç örnekte bile hep baş rolde! Sayın Büyükelçi isterse, Avam Kamarası'nda alenen Türklük aleyhine yapılan konuşmaları da burada sayabiliriz. Yani komplo teorilerine bile gerek yok!
Hem daha 2006 yılında John Perkins tarafından yayımlanan ve adeta Türkiye'deki ekonomik gelişmelere ve krizlere de ışık tutan "Bir Ekonomik Tetikçinin İtirafları"na gelemedik...
Peki Richard Moore, kendisi de doğru olmadığını bilmesine rağmen niye böyle konuşmuştur? Onunda cevabını Prof.Dr Ümit Özdağ "Algı Yönetimi" adlı kitabında veriyor; "Algı yönetiminin en kısa tanımı, hedef insan veya toplumu, hedef alanın istediği şekliyle düşünmeye ikna etmek için etkilemektir...Algı yönetiminin amacı; insanların en güçlü organları olan beyinlerine nüfuz ederek onların dış dünyayı 'istenilen şekilde' algılamalarını ve böylece yargılarının da istenilen şekilde yönlenmesini sağlamaktır."
Bilmem anlatabildim mi, Sayın Beşiktaşlı (!) Richard Moore?
Sizi bilmem ama ben, Türklük gurur ve şuuru içinde yaşamaktan, Türkiye Cumhuriyeti'nin onurlu bir vatandaşı olmaktan ayrıca da her şeyin arkasında bir bit yeniği aramaktan pek mutluyum. Size de şiddetle tavsiye ederim!
Özcan PEHLİVANOĞLU
24 Aralık 2017 / İstanbul