Türk Düşünce ve edebiyatı geçen yüzyılda olduğu gibi halen Avrupanın tesirindedir. Halen Batı klasiklerini okuyup tartışmakta, onların tesirinde eserler üretmektedir. Birçok yazarımız Batılı eserler karşısında büyülenip bir türlü etkisinden kurtulamaz. Kitaplarında o eserin gölgesinde kaldığını fark edemezler. Örneğin
Bir Adam Yaratmak Hamlet'in, Siyah Palerinli Adam Faust'un gölgesine kalmıştır. Şiirde Yahya Kemal, Necip Fazıl Baudleare, Nazım Mayakovski, Ahmet Arif Lorca'nın tesirindedir.
Türk edebiyatında Batı tesirinde kalmayan tek bir romancı tek bir şair yoktur. İnci Enginün'ün Türkçe'de Shakespeare kitabına bakınız, 20. Yüzyıl'ın ilk çeyreğindeki bütün yazarların yolu Shakespeare ile kesismiştir. Onun tesirinde kalmayan tek bir yazar yoktur. Örneğin kült romanlarımızdan Vurun Kahpeye' nin son bölümündeki sahne Othello'nun son perdesiyle aynıdır. Her iki Eserde de iftiraya uğrayan kadın kahramanlar kendilerini temize çıkaran nesneleri avuçlarımda saklayarak ölmüşlerdir. Birinin elinde masumiyetin sembolü aşkını anlatan beyaz mendil diğerinde Kuran vardır.
Medeniyet olarak yükselişte olsaydık tıpkı Ortaçağ da olduğu gibi Avrupalı yazarlar bizim tesirimizde kalırdı. Bazı Fransız şairleri Divan edebiyatına özenerek gazel yazmışlardır. Goethe'nin Doğu Batı Divanı Şark edebiyat ve kültürünün tesirinden doğmuştur. Goethe Kuran gibi edebi yönü güçlü bir kutsal kitabı ve Doğunun büyük lerini okumamış olsaydı kitabının adını dahi "divan" koymazdı. Örneğin Carventes, Makamat'ın tesirinde kalarak Donkişot gibi büyük bir roman yazmıştır. Bizimkiler Avrupa'nın tesirinde kaldıkları halde Goethe, Carventes gibi büyük eserler yaratamıyorlar. Çünkü halen Avrupa aydınlatmasının göz kamaştırıcı tesirindeler. Bu tesirden kurtulsalar özgün eserler verecekler ama ne kamaşan gözlerini açabiliyorlar ne kendi içlerine dönebiliyor. Bu yüzden tercüme aydın tercüme sanatçı olmaktan ileri gidemiyorlar. Bü ülkenin 20. Yüzyılı tercüme kitaplar okumakla geçmiştir inşallah 21. Yüzyılı özgün Türkçe eserlerle geçer...