Demokrasi ve Birlik Derneği’mizin (DEMBİR-DER) değerli yöneticileriyle birlikte 14 Haziran Salı günü saat 12.00’de Diyarbakır’da o yüreği yaralı ama bir o kadar da direngen Kürt annelerimizi ziyarete gittik.

Türkiye Kürtlerinin sesi olalım ve Kürt halkının sorunlarının çözümüne öncülük edelim diye Kürt ve Türk kardeşlerimizle birlikte kurduğumuz derneğimizin ilk ziyaretinin Diyarbakır’a ve Diyarbakır Anneleri’mize yapılıyor olması, elbette anlamlıdır.

Herkes bilsin ki Diyarbakır, yürek coğrafyamızın sembol şehirlerinden biridir.

Diyarbakırlı annelerimiz de bizim kalbimizde müstesna bir yere sahiptir.

Herkes bilsin isteriz ki o asil ve cesur Kürt annelerimizin sesi bizim sesimizdir.

Onların feryadı bizim feryadımızdır.

Onların talepleri bizim talebimizdir.

Onların mücadelesi bizim mücadelemizdir.

NİYE HDP’NİN ÖNÜ?

Annelerimiz orada HDP il binasının önünde oturuyorlar. Bin günden fazladır.

Niye HDP’nin önü?

9, 13 ve 14 yaşlarındaki erkek ve kız evlatlarının HDP tarafından kandırılıp dağa götürüldüklerini biliyorlar da onun için.

Yani doğru yerde oturuyorlar.

Oturdukları o yer, evlatlarının kandırılarak götürüldüğü yerdir.

Doğru adresteler.

Evlatlarını kimden isteyeceklerini biliyorlar.

Ne yazık ki onların bu taleplerine HDP gücenmesin diye kulaklarını sağır ve vicdanlarını kör edenler “Evlatlarını niye devletten istemiyorlar, gitsin devletten istesinler!” diyerek tavır koyabiliyorlar.

Çok yazık, çok!

KILIÇDAROĞLU’NUN HAK HUKUK ANLAYIŞI

CHP Genel Başkanı bu şehre geliyor ama gizli ortağı HDP gücenmesin diye o çadırda acılı annelerimizi ziyaretten kaçınıyor.

Sonra da kalkıp hak hukuk adalet diyor.

Hak hukuk adalet insanlık bunun neresinde?

Yozgat’ta “Kandil’i yerle bir etme!” sözü veren Kılıçdaroğlu, Diyarbakır’a geldiğinde Kandil’in yüreklerini lime lime ettiği o onurlu anneleri ziyaretten kaçınıyorsa oturup düşünmek lazım.

Diyeceğim o ki Diyarbakır Anneleri’mizin mücadelesine sağır ve kör olanların hepsinin bir şekilde Kandil’in partisiyle ilişkileri var. Kimisinin açık, kimisinin de gizli ilişkileri var. O yüzden onların hak hukuk adalet söylemlerine inanılmaz.

O yüzden açık açık diyorum işte: Diyarbakır Anneleri’mizin sesini duymayanlarla bizim de o halkın evlatları olarak hiçbir işimiz olmaz. Olamaz.

Diyarbakır Anneleri’nin Kandil’e ve partisine isyanı, bir turnosul işlevine sahiptir.

Kim ki onlardan yana değilse, onlarla beraber değilse bilinsin ki onlar ya Kandil’i karşılarına almak istemeyenlerdir ya Kandil’in hassasiyetlerini paylaşanlardır ya da Kandil’in partisinin oy tabanına göz dikmiş ilkesizlerdir. O yüzden onların demokrasi iddiaları da, hak hukuk ve adalet söylemleri de inandırıcılıktan yoksundur.

DİYARBAKIR ANNELERİ’NİN MÜCADELESİNİ DOĞRU ANLAMAK LAZIM

Hacire anneyle başlayan ve kartopu gibi büyüyen Kürt annelerimizin onurlu mücadelesi bugün gelinen noktada daha anlamlı bir mecraya dönüşmüş bulunmaktadır.

Onlar artık sadece dağa çıkartılan evlatlarını istemiyorlar. Aynı zamanda hiç kimsenin evladının dağa çıkmamasını ve Kürtlere kaybettiren silahların ebediyen toprağa gömülmesini istiyorlar.

O yüzden kendi evlatlarına kavuşan annelerimiz bu kutsal eylemi sonuna kadar sürdürmeye kararlılar.

Buradan herkese sesleniyorlar:

Herkesin evladı değerlidir.

Evlatlarımız birbirlerini öldürmesinler.

Evlatlarımız dağa çıkartılmasınlar.

Dağ, çözümün adresi değildir.

Silah, çözümsüzlüğü derinleştirir.

Ölüm herkesi tüketir.

Bu mesajlara aynen katılıyoruz.

Kürtler adına hareket ettiğini söyleyen örgüt ve partisinin Kürtlere evlatlarının ölümleri üzerinden yaşattığı bu cehennemî hayat artık son bulsun istiyoruz.

Türkiye Kürtlerinin bu talebine rağmen hareket edenlerin bilesiniz ki Kürtlük vadisinde yerleri yoktur.

BİZİM İÇİN ÖLDÜRMEYİNİZ! KAHROLSUN ÖLÜM SİYASETİ!

Kürtlere kan ve gözyaşından başka hiçbir şey sağlamayanların Kürtler ve Kürtlük adına konuşmaları ikiyüzlülükten ibarettir.

Biz Kürtler hiçbir örgütün bizim adımıza ölüm kusan silahların arkasına sığınmasını istemiyoruz.

O silahlarla biz Kürtleri korkutan ve sindiren uygulamaların son bulmasını diliyoruz.

Kürtlere özgürlük diyenler evvela Kürtleri özgür bıraksınlar istiyoruz.

SİLAHIN OLDUĞU YERDE ÖZGÜRLÜK OLMAZ

Silahların konuştuğu yerde özgürlük olmaz.

Silahla Kürt halkının üzerinde hâkimiyet kuranların özgürlük iddialarına acı acı gülünür sadece.

Hem Kürtleri silahla korkutup köleleştirmeye çalışmak hem de Kürtlere özgürlük istiyoruz demek ikiyüzlülükle izah edilemeyecek kadar traji-komiktir.

O yüzden Diyarbakır Anneleri’nin şu sesine herkes kulak versin diyoruz:

Bizim gençlerimizin yakasından düşün.

Bizim adımıza bizim özgürlüğümüz için mücadele ettiğinizi söylemekten vazgeçin.

Biz yaşamayı ve yaşatmayı ilke edinen bir milletin mensuplarıyız.

Bizim adımıza öldürmeyiniz!

Bizim evlatlarımızı ölüme yatırmayınız!

Ve bizden çaldığınız evlatlarımızı bize geri veriniz!

Diyarbakırlı annelerimizin dedikleri tam olarak bunlar işte!

O yüzden mücadeleleri kutsal.

O kutsal mücadeleleri önünde saygıyla eğiliyoruz.

DEVLETİMİZE/HÜKÜMETİMİZE ÇAĞRI

Buradan devletimize ve hükümetimize de dernek olarak bir mesajımız olacak.

O da şu: Buradaki annelerimizin evlatları dağdadır. İnşallah sağ salim dönerler. Olur ki dönmezlerse bu anne ve babaların evlatlarına sahip çıkan tutumlarını sakın ola ki “teröriste arka çıkmak” anlayışıyla değerlendirmeyesiniz. Onların evlat acısını da kendi acınız olarak bilesiniz.

Sakın ola ki dağda ölmüş veya evladı hâlâ hapiste olan Kürt annelerimizin evlatlarına sahip çıkan tutumlarını yanlış bir anlayışla karşılayıp onları da kaybetme riski yaratacak bir sürece kapı aralamayasınız.

Kazanımcı ve kucaklayıcı bir anlayışa ve uygulama sürecine ihtiyaç var asıl.

Gayrısı Kandil’in ve partisinin kucağına Kürtlerimizi tekrar itmek anlamına gelir.

Devletimizin bu konudaki sağduyusunu elbette görüyoruz.

Bu anlayışla Kürt halkını kucaklamanın vakti geldi de geçiyor.

Diyarbakır Anneleri’mize her aşamada en başından itibaren yürekten ilgisini ve desteğini esirgemediğini bildiğimiz Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a ve onun talimatıyla annelerimizin evlatlarına kavuşması için elinden geleni ardına koymayan İçişleri Bakanımız değerli kardeşim Süleyman Soylu’ya derneğimiz adına şükranlarımızı sunarız.

BİRLİKTE BAŞARMAYA AZ KALDI

Az kaldı.

Şafak sökmek üzere.

Hep birlikte başaracağız.

Demokrasi ve Birlik Derneği olarak Türk-Kürt kardeşliğini daha anlamlı ve derinlikli temelde günümüze taşıyıp hepimize kazandıracak yeni bir sürecin önünü açmaya çalışırken kimi Kürt, kimi de kurt görünümlü çakalların nasıl da aramıza ırkçı nifak tohumları ekmeye çalıştığını görmediğimiz sanılmasın.

Kürt ve kurt görünümlü o çakalların birbirlerinin değirmenine nasıl su taşıdığını biliyoruz elbet.

Biz Kürtler o Kürt görünümlü, Türk kardeşlerimiz de o kurt görünümlü fitnecilerin oyunlarını bozmak için bir aradayız.

Demokrasi ve Birlik Derneği’nin çatısı altında bir araya gelmiş bu ülkenin Kürt ve Türkleri olarak onların oyunlarını bozmak boynumuzun borcudur diyoruz.

Bir yanda Diyarbakır Anneleri’mizin yanında durup öbür yanda kimi dizilerdeki o ırkçı senaryolar üzerinden Kürtleri aşağılamak, kurtla dans edip çobanla yas tutmaya benzer ki bu ikiyüzlülüğü de asla kabul etmeyeceğimizi de yeri gelmişken hatırlatmak isteriz.

Kürtlere ve Türklere birlikte kazandıracak sürecin öncüleri olarak gördüğümüz Diyarbakır Anneleri’mizi bu yüzden ziyarete geldik.

Birlikteyiz demek için.

Birlikte kazanacağız demek için.

Ve birlikte Türkiye’yiz demek için.

Kürtler ve Türkler olarak annelerimizin huzurunda Diyarbakır’dan yükselttiğimiz bu birlik mesajı, umarım o Kürt ve kurt kılığına bürünmüş aynı merkezin uluyan çakallarına da anlamlı bir ders olur.