Zihin okuduğu, gördüğü ve işittiğiyle inşa olur.

Tek kişilik showların oldukça yaygınlaştığı hatta her sınıfa ayrı ayrı hitap eden showmenlerin sosyal medyada boy gösterdiği dikkatinizi çekti mi bilmiyorum.

Abone Ol

Tek kişilik showların oldukça yaygınlaştığı hatta her sınıfa ayrı ayrı hitap eden showmenlerin sosyal medyada boy gösterdiği dikkatinizi çekti mi bilmiyorum. Gördüğüm kadarıyla din, kimlik ve sınıf farkı üzerinden yapılan bu showlarda, en çok inanç, aile, ırk ve sınıf üzerinden komedi yapılıyor. Bir bakıyorsun bir kadın çıkmış aile ve erkek konusunda en mahrem en müstehcen konuşmalar yapıyor. Feminist söylemler geliştiriyor.

Bir bakıyorsunuz bir erkek çıkmış yine aile ve kadın konusunda aynı yaklaşımla argo ve küfürlü konuşmalar yapıp aileyi bayağılaştırıyor. (Cinselliği tabu olmaktan çıkarmak ayrı bayağılaştırmak farklıdır) Sonra avukat olduğunu söyleyen bir showmen çıkıyor sınıf farkı üzerinde şehirli köylü, zengin fakir üst sınıf alt sınıf üzerinden diğerlerine göre fikri boyutu güçlü daha iyi mizah yapıyor ama o da cinsel konulara gitmeden edemiyor. Sonra bir başka showmen çıkıyor Kürt olduğunu söylüyor kendi kimliği üzerinden show yapıyor. O da cinselliği aşamıyor. Bir başkası Türk halkı üzerinden mizah yapıyor.

Sonra dindar veya muhafazakar olduğunu söylleyen biri çıkıyor o da dindar ve muhafakar kesim üzerinde show yapıyor. Kuluçkaya yatırılmış gibi bu show çocukları bir anda sosyal medyada patlama yapıyor. Gülme seslerinden bunların belli sahneleri olduğu anlaşılıyor. Gülme seslerinden ayrıca çok iyi takip edildikleri anlaşılıyor. Tabi bütün bunların fikir babası ilham kaynağı Hasan Can'ın Konuşanlar'ı programı.

Şimdi bunları niçin gündeme getirdim. Bu programların bir anda vizyona girmesi bence bir proje. Bir zihin inşası. Bunlarla bütün bu değerleri (din, aile, kimlik, sınıf vs.) hafife alıyorlar. Bugün LGBT yi kanıksayan toplum 80' li yıllarda buna hazırlanmıştı. Türkiye ilk eşcinsel roman kahramanı bu yıllarda yaratılmıştı. Yanılmıyorsam Attila İlhan'ın bir romanında karakterdi. Tartışılmıştı. 90' yıllarda çok kanallı televizyon yaygınlaşınca bu defa TV.lerde spiker, müzisyen, sunucu diye onlarca eşcinsele programlar yaptırıldı. 90' lı yıllardan 2000’li yıllara TV lerde şöhret olan isimlere bakınız: Bülent Ersoy, Fatih Ülek, Kuşum Aydın, Devran Çağlar... (Sunucuların isimlerini hatırlayamadığım için geçiyorum)

Bugün LBGT yi tartışmak dahi istemiyorlar. Çünkü toplumu bu spiker ve müzisyenlerle hazırladılar. Zeki Müren Bülent Ersoy'u, Bülent Ersoy bütün eşçinsel ve transları arkasından sürükledi... Eşcinsellik aynı zamanda cinsiyetsizliktir. Yani kimliksizliktir. Siz bakmayın Özal'ın Bülent Ersoy'a pembe kimlik vermesine. Pembe kimliği olan Bülent Ersoy bugün cinsiyet değiştirdiği için bin pişman olduğunu söylüyor. Ama medya bu haberi öne çıkarmıyor.

Bu kimliksizleştirmeyi yalnızca bedenlerde yapmadılar aynı zamanda zihinlerde de yaptılar. Bugün genç kuşak, Z kuşağı dedikleri çocukların hiç bir şeye aidiyetleri yoktur. Aile, devlet, toplum vs. bağları çok zayıf. Bir yanda beden igdiş ediliyor diğer yanda zihinler. Nasıl ki 80'li yıllardan bugünlere toplumu LBGT ye hazırladılar ve bunları meşru gösterdilerse, aynı şekilde bu showlarda da dinsizliği, ailesizliği, ahlaksızlığı, aidiyetsizliği meşru gösteriyorlar. toplumu özellikle aile ve din konusunda yeni bir sürece hazırlıyorlar. Bir yandan ilahiyatçılarla din, deizm ateizm tartışılırken, diğer yanda hurefe, bidat, ilkel ve mantıksız din anlatımlarıyla hoca ve vaizler sosyal medyada boy gösteriyor, insanları dinden soğutuyorlar. Şeyhlerin mal kavgaları, hocaların cennetteki cinsel hayat tasvirleri en az showmenlerinki kadar ilgi görüyor. Hatta onlardan daha çok insanlara gülünç geliyor.

Bunların yanında en güçlü ve en renkli propaganda ise tek kişilik showmenlerin aile ve din üzerinden yapmış olduğu gösteriler. Küfürün bini bir para. Türkçemiz küfürde yeni bir çok sözcük kazanmıştır.

Sonuç olarak ben sosyal medyadaki bu showmenlerin, hocaların, vaizlerin dolaşımda olan konuşmalarının belli bir amaca yönelik olduğunu ve toplumu ilerde dönüştüreceğini düşünüyorum. Bu dönüşüm nasıl olur bilemiyorum. Tek bildiğim zihin okuduğu, gördüğü ve işittiğiyle inşa olur. Vesselam.