Topluma savaş korkusu pompalanıyor. Yunanistan'la yaşanan gerilimin savaşa dönüşebileceğini düşünenler var.
Bu laf dalaşının bir savaşa dönüşeceğini sanmıyorum.
Ama Yunanistan'ın son yıllarda tazyiklerini artırması üzerinde dikkatle düşünmek gerekiyor.
Türkiye dostlarını kaybedip, ekonomik olarak zayıfladıkça Yunan'ın müdahaleleri, kışkırtmaları da arttı. Bir avuçluk Yunan'ın Türkiye'ye meydan okumasının tek nedeni budur!
Bir devlet, içeride ve dışarıda zayıfladığı zaman düşmanları harekete geçer, zaaflarından yararlanmaya çalışır. Şimdi Yunan bunu yapıyor, arkasına ABD'yi alarak herkesle kavgalı Türkiye'yi sıkıştırmaya çalışıyor.
Bu şımarıklığa biraz da Sayın Erdoğan meydan verdi. Yunan, 2004’ten itibaren tek tek on sekiz adamızı işgal etti. Bu adaların çoğu burnumuzun dibinde, buradan seslenseniz orada duyulabilecek kadar yakın. Bu adaların işgalinin ardından kıta sahanlığı meselesinin gündeme getirileceği belliydi.
Muhalefet defalarca iktidarı ikaz etti, bu adalara sahip çıkılmasını istedi. Ümit Yalım, çeşitli platformlarda onlarca defa yazdı, konuştu. İleride yaratacağı sorunlara işaret etti. Ama iktidar kulağının üstüne yattı. Sayın Cumhurbaşkanı 2004’ten 2021’e kadar Yunanistan’a tek laf etmedi. Bu adalar hem silahlandırıldı hem de Avrupa'dan gelen bakanlar burada ağırlandı. Yani Türkiye’ye ait olanı iktidarın reflekssizliğinden yararlanarak mülkleştirdi. Cumhuriyet döneminde ilk defa toprak kaybettik.
Şimdi Yunan'a laf yetiştirmeye çalışıyoruz. CB Erdoğan ‘’Miçotakis’i sildim’’ diyor. Silsen nolur, silmesen nolur? Miçotakis’in de çok umurunda! Bu Türkiye'nin kaybettiği adaları yerine getirir mi? Sildim deyince Miçotakis’in çok şey kaybettiğini sanacağını düşünüyor. Bu da kibrin bir başka görüntüsü.
Türkiye bile isteye bu noktaya getirildi. Bu kafa ile gidilirse Ege’de Türk vatandaşlarının denize girmesi bile mümkün olmayacak. Kimseyle savaşalım demiyorum ama zamanında atılmayan adımlar zamanı geçtikten sonra atıldığında hiçbir anlam ifade etmiyor. Dün Yunan'a suspus olanların bugün oy kaygısıyla efelenmelerinin hiçbir anlamı yok. Savaş kaybetmeden toprak verdik, bunun sorumlusu AKP ve bugünkü hükümettir!
KURBANLARI NEREYE VERELİM?
Kurban Bayramı’na çok az kaldı. Bu yıl kurban kesmek çok zor. Çünkü her şey gibi Kurbanlar da çok pahalı.
Her yıl sivil toplum örgütleri yurt dışında kurban kampanyaları düzenliyorlar. Hayır ve hasenatın hududu yoktur. Kurbandan maksat paylaşmak, dayanışmak bir beden gibi olmaktır. Bu yıl da yurt dışında kurban kampanyaları var. Biraz daha ucuz olduğu için, kurbanını dışarıda kestirmeyi tercih eden geniş bir kesim var
Lakin bu yıl durum çok farklı, Türkiye kurban kesilen/gönderilen dış ülkelerden farklı değil. Ekonomik kriz orta gelir grubu diye bir şey bırakmadı, bir fakirler, sürünenler, iki yakası bir araya gelmeyenler var, bir de ezenler, soyanlar, zenginler var. Fakirimiz çok fakir, insanımız çok muhtaç. Onun için bu yıl kurbanların Türkiye'de kalması lazım, burada kesip burada dağıtmalıyız. Elazığlı Elazığ’da, Ankaralı Ankara’da, İzmirli İzmir’de dağıtmalı kurbanını.
Buradaki fakiri es geçip dışarıda kurban kesmeyi çok doğru bulmuyorum. Önce yakın çevremize, sonra da uzak çevremize karşı sorumluyuz. İlla yurt dışında kesmek isteyen varsa burada da mutlaka bir tane kesmelidir. Mesela Hanefi mezhebine göre nakli zekât caiz ama mekruhtur. Yani zekât hangi beldede toplandıysa, öncelik, o beldede dağıtılmasıdır. Bazı alimler dışarıdakiler çok daha muhtaçsa mekruhluk ortadan kalkar, derler. Kurbanları da burada muhtaçlar varken mümkün olduğunca nakletmemek, burada dağıtmak gerekir. Çünkü bu bizi çevremizle bütünleştirir, kıskançlıkları, hasedi, düşmanlıkları yok eder. Fakirle zengin arasında gönül bağları kurulmasına neden olur. İnsanı insana ısıtır. Uzak yerlere giden kurbanlarda böyle bir yansıma olmaz, kurban alanlarla kurban veren ülkeler söz konusu olur. İnsanın insana muhabbeti, biraz kurban alanların, kurban gönderenlerin devletine muhabbete dönüşür. İkisi de değerlidir, ama içerideki bütünleşme, kucaklaşma daha değerlidir. Bu bayram önceliğimiz Elazığ’ımızın dar gelirlileri olmalı.