Sahipli bir köpek bir vatandaşa saldırıp yaralayınca, “köpek” değil, sahibi suçlanır ve yargılanır.
Cezanın muhatabı “saldırgan köpek ya da köpekler değil, sahibidir”.
Yavuz’un arkadaşları ve “ülküdaşları” olarak bizim düşünmemiz ve çözmemiz gereken nokta, bu nefretle kınadığımız olayın oluşu değil, sebebi olmalıdır.Saldırganların kimliği ve kim oldukları “olayın yapılış sebebi” yanında mevzi ve ayrıntıya dayalı bir teferruattır.
“Muhalif yazar” tanımı altında bir ikaz ve cezalandırmaya muhatap olduğunu düşünmek hem kolaycılık olur ve hem de basit olur.
Evet YAVUZ kardeşimiz “muhalif”cesur yürekli bir “kalemimiz” dir.
Kimlere muhalif?
Fikri cephede, “Türk Milletinin ve Türk Devletinin” düşmanlarına, hem düşman ve hem de muhalif.
Bu fikri temelin pratiğinde ise sırasıyla ve gündemde ki önceliklerine göre;
Dün Komünist ve Marksistlere, son yıllarda ise FETÖ’ye, ve bugün yaşadığımız “beka” sorunun sebebi, müsebbibi olan FETÖ tarafından kandırılan AK Parti iktidarına ve AK Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Sn.Erdoğana muhalif.
Takip ettiği siyasi çizgisi ve izlediği politikalardan dolayı ve bu sebebele de “Ülkücü Hareketin” parçalanmasından sorumlu tutuğu MHP yönetimine ve Sn.Bahçeliye de muhalif.
Tabii olarak ; Bölücülüğe, PKK, PYD ve YPG’ye olan bilinen muhalefetinin ötesinde ki düşmanlığı ise “ fıtri” bir varoluş temeline dayalı.
Şimdi bu kadar muhalif ve düşman cephesi olan ve kamuoyunda bilinen bir yazar olarak, acaba son günlerde bu saldırının “karar vericilerini” rahatsız eden hangi işi yaptı?
Yavuz Selim Demirağ , Ergenekon ve Balyoz davaları süresince ve sonrasında, FETÖ tarafından TSK’ya kurulan tuzak ve saldırılara karşı “Ülkücü Hareketin” gururu ve yüz akı olan bir mücadeleyi cesaretle ve inanılmaz fedakarlıklarla, korkusuzca yürüten bir arkadaşımızdır.
İlk günden beri yayınladığı köşe yazıları ve kitapları kendisinden çok daha ünlü olan “medya mensuplarına” bilgi kaynağı yani “ kaynakça” oldu.
Ve maalesef eminim ki yazdığı kitaplar “Ülkücülerden” çok FETÖ karşıtı ve düşmanı vatansever vatandaşlarımız tarafından çok daha fazla ilgi gördü ve de okundu.
Yavuzun yayınladığı önceki kitapları, DARBE ve İNFAZ, DİJİTAL TERÖR, TEĞMEN ÇELEBİ, İMAMLARIN ÖCÜ idi. “Darbe ve İnfaz” 12 Eylül darbesinin “Ülkücü Hareketteki” fırtına ve yürek dağlayan hatıralarının sızısını ve dik duruşunu anlatan bir kitap.
Diğer üçü ise “FETÖ” cinayet ve şantaj çetesinin “devlet şemsiyesi” altında yaptığı ihanetlerinin belgelere dayalı, “devlet aklına” ve “ yeni nesillere” uyarıcı bir emanet olan “kaynakça” niteliğinde ki kitaplarıydı.
Gelelim son kitabına...
Son aylarda yayınlanmasına sesiz ve örtülü engel olunan ve tehditler almasına sebeb olan kitabına…
Son yayınlanan kitabının adı, “ FETHULLAHA SELAM KUMPASA DEVAM ( at izi, it izi) “
Adından da anlaşılacağı gibi son kitabında Yavuz Selim Demirağ, önceden yazdığı FETÖ ihanetini anlatan kitaplarından sonra bu kez, “FETÖ” ile mücadele adı altında yapılan fakat aslında bambaşka bir kumpasın izlerini sürüyor.Yine belgelere ve gerçek olaylara yer veren bir kitap.Kitapla ilgili fazla ayrıntıya girmeyeceğim.Çünkü Yavuzun uğradığı saldırayı yürekten kınayan ve lanetliyen herkes eğer bu kitabını almadıysa almalı ve okumalı.
Kitap basım aşamasında bir iki matbaayı gezdi.Bazı matbaalar ve yayın evleri basmayı kabul etmediler. İlk önce basmayı kabul edenler sonradan özür dileyerek basamayacağını söyleyerek geri çevirdiler.
Kısaca bu kitab “birilerini” ciddi rahatsız etti.”FETÖ” ile mücadele örtüsü altında ikinci bir “derin FETÖ” “Kumpasının” yine “devlet şemsiyesi” altında yapılmakta olduğu bu kitapla belgeleri ile anlatılıyor, Ayrıca, AK Parti çevrelerinin, “FETÖ” mücadelenin , arkalarında kamuoyu desteği var iken ve de “kalkan ve kılıçları” ellerinde iken, gelecekte yapacaklarına muhalif olma potansiyeli olan kimlikleri de bu arada tasfiye etme sürecine ait çarpıcı örnekler de bu kitapta yer almış durumda.
Elbette AK Parti iktidarının tüm kadrolarının “FETÖ” ile mücadelesinin yeterliliğine ve samimiyetine inanmayan ağırlıklı “ CHP ve sol” gelenekten gelen bir çok gazeteci ve yazar da benzer konuları dile getiren yazı ve kitaplar yazdılar.Fakat onların yazdıkları “kendi mahallelerinde” bulduğu yankıyı ve etkiyi, “ karşı mahallede yani AK Parti seçmeni ve tabanında” bulamamaktalar.
Yavuz ise Milliyetçi, Muhafazakar, sağ seçmenin yakınen tanıdığı ve bildiği bir gazeteci.Ve üstüne üstlük bir de “ÜLKÜCÜ”. “Cumhur ittifakının” bir ortağı MHP tabanında etkili ve sevilen bir isim.
Dolayısı ile yazdıkalarının “Cumhur ittifakı” tabanında açacağı yara ciddiye alınmayacak bir yara değil.
Aynen Rahmetli Muhsin başkanda olduğu gibi..
Yazdığı son kitap ve devamı niteliğinde elinde ki diğer belgelerle yazacağı kitaplar anlaşılıyor ki birilerini rahatsız etti.Ve belki de “O birileri de” bu rahatsızlığı “bizim mahallede ki” dostlarının kulağına fısıldadı.”Bilmediğiniz işler var makamı” ile “devletin ali menfaatleri şimdi böyle istiyor, işleri karıştırmayın makamı” bir irade beyanı ile iş birliğine girmiş gibi gözüküyor.
Yoksa üç beş çakalın, “bizim mahallede ki kıza yan baktın” modunda yapacağı iş değil bu saldırı.
Hem de Polis Karakolunun yirmi metre yakınında ve sahte plakalı siyah bir araba ile…
Tekrar kardeşimize geçmiş olsun derken hatırlatalım, “GAZİLİK” böyle bir şey işte. “ŞEHİD” olana kadar mükerreren ziyaretçin olur !...