YAŞADIĞIMIZ TOPRAKLAR TEKİN DEĞİL - 2

KAFASI KARIŞIK TOPLUMLARI YAŞATMAZ

"Yaşadığı toprakların aydını olmanın temel şartları, bu bilgiler ışığında düşünmektir."

Anadolu, bizim evimiz, bizim için dört yanında dört kapısı olan bir sırça köşktür. Dört bir yanından gelen rüzgârlara açık. Dört bir yanından gelen sulara açık. Nazik, kırılgan ve eşsiz.. Ne rüzgârlar karşısında bir korunma, ne devamlı ve dört bir yandan gelen sular karşısında bir bendi vardır. Sular geldikçe kökümüzü, rüzgârlar estikçe ruhumuzu yıpratır... Yıpranmamak ve çürümemek için bizim bir rüzgâr gibi dört bir yana esmemiz; bir pınar gibi dört bir yana akmamız gerek. Bu akış için kalbimizde ve beynimizde var olan o sonsuz enerjiyi ölümsüzlük gücü haline getirecek coşkuya ulaşmalıyız. Pınarımızdan acı su akmamalı, rüzgârımız kırıp dökmemeli. O zaman kötülükler, tehlikeler, yaşadığımız toprakları bizden kıskananların dindirilemeyen kıskançlıkları bir bir yok olacak, o zaman sanatçı yaşadığı toplumu yaşatacak, sanatçı ve aydın o zaman insanlar arasında saygınlığını koruyacaktır.

Yaşadığımız topraklar tekin değil… Bizden önce yaşayanlar ve ölenlerin başına gelenler bizim de kaderimiz olabilir. Ölüm elbette insan için kaçınılmaz ve çözümsüz bir kaderdir. Ancak toplumlar için ölüm bir kader değil, o toplumun aydınlarının hazırladığı bir intihar, acı ve korkunç bir harakiridir. Bunun kanıtları yaşadığımız topraklarda bizden önce yaşayan toplumların hikayelerinde yatar… Bizden önce birçok toplumun yaşadığı ve öldüğü Anadolu toprakları tekin değil. Onların ölümleri nasıl kendi kaderleri değilse bizim de yok olmamız alın yazımız olamaz… Onların varlıklarını nasıl sönmüş bir ateşin közlerinden çıkan cansız dumanlardan anlıyorsak, bizi de bir başka toplum sadece sönmüş bir közün tütsüsü gibi görecek ve anlamaya çalışacaktır. Bunun sebebi ise alın yazımız değil, toplumumuza biçilmiş çaresiz bir yok oluş değil, aydınlarımızın yanlışları, içine düştükleri kavram kargaşası ve bitmek tükenmek bilmeyen kavgaları olacaktır. 

Beyin, yürek ve ruh gücü bedenimize iliklerimize kadar işlemiş bizimle bütünleşmiş bir közdür, ateşi yeryüzünde olmayan bir güçten beslenir. Bir toplumun beyin, ruh ve yürek gücünü bizim güçlerimiz birleştirerek oluşturur. Bu toplumsal gücü o toplumun aydını ateşler, besler ve geliştirir. Bu gücü  içinde sadece gerçeklerin olduğu tartışmasız ve seçkin bilgi pınarı ile destekler. Bilgiyle beslenen bu güzellikler, sürekli geliştirilen becerilerle birer ışık demeti halini alır. Ilık ve sürekli esen bir meltem olur. Anadolu’dan dört bir yana yayılır. Bunu yapabiliriz. Bu gücümüz var… Bunu yaptığımız zaman yaşadığımız topraklarda bizden sonra gelecek kuşakların yükselişini ve toplumumuzun ölümsüzlüğünü sağlayabiliriz.

Kendi ayakları üzerinde yürüyemeyen, kendi beyni ile düşünemeyen ve kendi elleriyle üretemeyen insan, sağlıklı insan değildir. Sürekli yardıma muhtaç yaşamak, başkalarının acıma duygularını uyandırır. Geleceğini yalnızca başka toplumların acıma duygularına bağlayanlarsa yalnız dilencilerdir.

Başkalarının beyinlerinin ürettiklerini kullanarak kendi beynimizi körleştirmemeliyiz. Ayaklarımız yürümeli ellerimiz ve parmaklarımız üretmeli, beynimiz ise bir an durmak sızın düşünmelidir. Elbette bunu kendi yaşadığımız topraklarda yapmalı, bulunduğumuz çevreyi bin bir çiçek açan bir bahçeye dönüştürmeliyiz. Bunun için de sanatçının önderliğine, dilin etkili ve sürükleyici gücüne muhtacız.

Başkalarının gözleriyle görenler, başkalarının kulaklarıyla işitenler ve başkalarının beyinleriyle düşünenler çözümsüz bir kafa karışıklığı içine sürüklenirler. Onların artık doğru yolu bulması, yaşadıkları topluma duyurması imkansızdır. Ya yanlışlıklar içinde acı çekerler. Ya kararsızlıkla oldukları yerde beklerler. Daha kötüsü sürekli olarak geçmişin doğruları içinde avunur, hallerinden şikayet eder dururlar.

Yaşadığımız topraklar tekin değil… Binicisini deneyen huysuz ve cins bir kısrak gibi başkaldırıyor… Ona gem vurmak, dizginlerini avuçlarımızın içine almak ve ondan harikalar yaratmak elimizde… Bizi sırtından atamayacağını anladığı zaman amaç ve hedeflerimiz doğrultusunda sağrısı ter içinde yeleleri rüzgara baş kaldırarak bizi mutlu bir geleceğe taşıyacaktır.

Prof. Dr. Alemdar YALÇIN

(Yazarın "Anadolu Ezgisi" isimli kitabından alınmıştır.)