Umutlar ve verilen sözler…Aahh nasıl güvene yatırılan, akarsulara emanet gibi yıkar zamanı,
ruhunu temizler. O kadar inanılır ki içinde olumsuz bir şey taşımaz. Güneş doğmuştur içinize, artık her şey yerini bulmuştur.
Yıldızlar saçılmıştır ayak uçlarınıza, Kolundaki sepet hafiflemiş, kucaktaki taşlar atılmıştır. Gönül çelen umut tacirleri ile vesvese ve kaygı,tasa yolun arkasında kalmıştır. Tespih taneleri gibi parmaklarında gün sayarsın. Onun adı umut da olsa söz de olsa içinde şelaler akar, çiçekler açar, erguvanlar uzar, leylaklar lilaya yol alır.
Sardunyalar ta gönlüme uzar..
Rengarenk,beklersin, beklersin ve bir daha beklersin. Ne umut ne de söz veren vardır. Ortada akarsu alır gider. Güven denen duygun suların içinde kaybolur.
Gökkuşağı kararır yüreğinde. Her yerin siyaha bürünür. Ruh çöker mi? Çökmek ne kelime? Yıkılıp kalır şelaleler, kuruyup donar tüm çiçekler. Bazen verilen sözler, bazen edilen yeminler ama en çok da verilen umutlar volkan olup patlar içinde, hayallerini kurşuna dizersin, Yas zamanıdır şimdi,intihar çukurları gibidir,duyguların kansız, kayıpsız, cinayet işlenmiştir,kalbin kararmıştır artık. Siyah laleler ile mateme yolculuk vakti başlamıştır. Elbette molalarda biraz dinlenip hüzünleri atacağız zaman denen iksirle!
Sonra mı? Şarkının dediği gibi elbet üzüleceğim, hatta ağlayacağım ama unutacağım. Ahh sonra başlayacak sözlere inanmayıp dinlemeler… O söz verirken içimde yine bir şarkı çalacak. Palavra, palavra… Güven gidecek,ama herkesin ve her şeyin zehir girdi içine artık bir kere umutlara bel bağlayıp beklememeyi öğreneceksin. O umut verecek, sen yüreğinin toprağına kendi çiçeklerini ekecek ve sulayacaksın.
Umuda ve söz verenlere inanmayacak ama sevdiklerinle güvendiklerin elbette olacak,bir elin parmakları kadar, koskoca gökyüzünde birkaç gökyüzü çocukları var olacak, bizler bileceğiz birbirimizi.
İyi ki varsınız gökyüzü çocukları,rengimiz masmavi, yoksa ne yapardık simsiyah, umut ve güveni yok eden duygu terminatörleriyle. Sevgiler bir avuç mavi yüreklerim...
Kıymet Şahin