Hukuki gerekçe sosyal medyada (X) hesabında 2020 ve 2024 yılları arasında paylaştığı düşünceleri.
30 civarında yaptığı paylaşım.
Sığınmacı politikaları ve sığınmacıların gelecekte oluşturacağı “demogratif” sorunlar üzerine.
Bir ırka bir millete bir dine ve bir mezhebe karşı nefret söylemi olmayan sadece düşüncelerini paylaştığı yazılar.
Savcılığın delil diye değerlendirdiği bu 30 kadar mesajın iki tanesi çok ilginç.
Birisi milletvekili olduğu zaman yayımlamış. Bir diğerini ise malum Kayseri olayları sonrasında yayımlamış.
Halkı kin ve nefrete dayalı katliama sebep olmak gerekçesi ile tutuklanmasında maddi delil ise Kayseri’de vuku bulan Suriyeli sığınmacıların sebep olduğu ahlaksız bir olaya yönelik halkın protesto olayları.
Bu olayların asıl başlangıç sebebi ise Suriyeli bir sığınmacının bir başka Suriyeli sığınmacının küçük yaştaki kız çocuğuna nitelikli tacizde bulunması.
Yüzlerce kişi olaylar ile ilgili gözaltına alınmış ve sonra bırakılmış. Hepsi hakkında takipsizlik kararı verilmiş. Dava açılan ve tutuklanan kimse yok. Gözaltına alınan bu yüzlerce vatandaşın içinde Zafer Partisine kayıtlı bir tek üye tespiti yok. Tabii AKP’li ya da MHP’li üye tespiti de yok.
Halkı kin ve nefrete dayalı tahrikle çatışmaya ve olaylara sebep olma suçlaması ile bir kişinin tutuklanması için o kişinin önce kitleleri tahrik ve teşvik etmesi sonrasında da olayların olması şartı var.
Yani sadece söz ve yazı ile siz kin ve nefret söyleminde bulunsanız fakat sonrasında herhangi bir olay olmasa suç teşkil etmiyor ve soruşturma yapılamıyor.
Mesela Demirtaş Kobani olaylarında partililerine yani bölücü Kürkçülere inin sokağa her yeri işgal edin dedi. Bunun için yargılandı ve 42 yıl hapis cezası verildi.
Eğer Demirtaş sokaklara inin yakıp yıkın demesine rağmen kimse sokağa inmeseydi suç unsuru oluşmayacaktı ve yargılanmayacaktı.
Şimdi bu durumda Sn. Ümit Özdağ’ın (X) paylaşımları tek başına kin ve nefret öğeleri taşısa bile ki böyle bir durum da yok, sonrasında bir nefrete dayalı halkın birbiri ile çatışması yoksa suç oluşmamış oluyor.
Bu durumda bu paylaşımlara maddi delil bulmak lazım. Kayseri olayları işte bu sebeple dosyada bu paylaşımlar monte edilerek alel- acele suç unsuru olarak hukuki kılıf tamamlanıyor.
Ama öyle acele ve telaşla dosya toparlanmaya çalışılıyor ki bu (X) paylaşımlarından birisi milletvekili olduğu zamanda yapılmış. Diğeri ise Kayseri olayları sonrası.
Yani önce olaylar olmuş olaylara sebep olduğu iddia edilen kin ve nefret söylemi sonradan yapılmış.
Mesele aslında kurt kuzu hikâyesi.
Kurt derenin başında ve yukarıda. Kuzu aşağıda su içiyor. Kurt, kuzuya demiş ki “-Ey kuzu sen suyumu bulandırıyorsun.”.
Kuzu kurda dönmüş “-İnsaf sen suyun yukarı tarafındasın su önce senin önünden geçiyor. Anlaşılan senin niyetin kötü ki bahane uyduruyorsun.”
Peki o zaman bu uyduruk sebeplerin ötesinde Sn.Ümit Özdağ’ın tutuklanmasının gerçek sebebi ne ?
Gayet açık !
Başlatılan terörist başına umut hakkı sürecine ve bu sürecin sonucu olarak yapılacak yeni anayasa değişikliğine karşı Sn. Ümit Özdağ’ın liderliğinde Zafer Partisinin başlattığı muhalefetin direnişidir.
Kitleleşmeyen muhalefet sadece sözde kalır.
Bir milliyetçi parti liderinin başlattığı bir sürece bir başka milliyetçi partinin lideri karşı hareket başlatıyor.
Ve Sn. Ümit Özdağ başlattığı muhalefetin stratejisini ifade eden şu başat sloganı ortaya koyuyor :
Tüm Türkiye’yi, şehirleri, meydanları “parlementoya” çevireceğiz !
Yani Cumhur ittifakının başlattığı terörist başına umut hakkı sürecine karşı milletimizin ezici çoğunluğunun karşı olduğu bir kararı TBMM’de vekillerimizin almasını önlemek için “asiller” olarak meydanları “parlamentoya” çevireceğiz diyor Ümit Özdağ.
Bu stratejik hamle sözde kalsaydı önemli değildi.
Sadece lafta kalırdı.
Fakat bu söz Karaman’da ve Antalya’da ete kemiğe büründü.
Zafer Partisinin süreci durdurana kadar tüm Türkiye’de il il yapacağı mitingler sürecin sahiplerini tedirgin etmenin ötesinde panikletti.
Bu mitinglerde katılımın az olacağını tahmin ettikleri için önce önemsememiş olabilirler.
Nitekim Karaman’da mitinge katılım 3 bin civarında Antalya’da da 5-6 bin civarında idi. Yani ilgi görünürde azdı.
Fakat sonra çok önemli bir olayı fark ettiler.
İhtimaldir bu olayı da ilk CB iletişim Başkanlığı tespit etmiş olabilir.
Trump’ın seçim stratejisinde kullandığı “sosyal medyanın” gücü.
Bu güç, seçmene ulaşmadaki sosyal medyanın hızı ve kitleleşme gücü idi.
Karaman'daki Zafer Partisi mitingine katılım 3 bin civarında idi ama sosyal medyada canlı yayın ile mitingi izleyen hem de baştan sona kadar izleyen ve destekleyen sayı 120 binleri geçmişti. Yani aslında miting 120 bin kişi ile yapılmıştı.
Hemen ardından yapılan Antalya mitinginde ise canlı yayın ile mitingi izleyen 465 bin kişiyi bulmuştu. Yani aslında Antalya mitingi 465 bin kişi tarafından baştan sona takip edilmişti.
Sırada İzmir mitingi vardı.
Ve mitingler duyurularak daha geniş kitlelere ulaşılacaktı.
Yani “asillerin parlamentosu” meydanlarda, caddelerde gerçek oluyordu.
Bu noktada bir hakkı teslim edelim. Sn. Ümit Özdağ müthiş bir sosyal medya timini hem altyapısı ile hem de zeki ve çalışkan bir genç kadroyla mükemmel kurmuş.
Süreci başlatan milliyetçi partinin seçmen tabanı erimeye başlamıştı.
Zafer Partisinin sürece karşı başlattığı direniş başta İYİ PARTİ olmak üzere diğer milliyetçi parti yönetim ve seçmenleri tarafından da destekleniyordu.
Terörist başına “umut hakkı” sürecini bir türlü anlayamamış ve içine sindirememiş Türk milleti ise Zafer Partisini ve başlayan “milliyetçi” tepkiyi izlemeye ve desteklemeye başlamıştı.
İşte yapabilecekleri tek şey tüm Türkiye’yi “asillerin” parlamentosu yapmaya kararlı Ümit Özdağ’ı cezaevine atarak sürecin önündeki en büyük engeli ortadan kaldırmaktı.
Onun için hukuki delilleri tartışmalı ve boş iddialar ile tutukladılar.
Ama yanıldıklarını çok yakında anlayacaklar.
Çünkü Türk milliyetçileri hangi teşkilatlı yapıyı kurarlarsa kursunlar “Türk töresinin” teşkilatlanma disiplinindeki en önemli kuralı asla unutmazlar ve uygularlar.
Komutan esir ya da şehit olursa teşkilattaki üst yetkili komutayı hemen üstlenir. Bu kural en son kalan iki er’e kadar işler ve askere 1 gün önce gelen er kıdemden dolayı komutan olur, mücadeleye iki kişi devam ederler.
İzmir mitinginin geçici görev üstlenen Zafer Partisi yönetimince yapılması kararı bu törenin gereğidir.
Ne kadar yanlış bir tedbir aldıklarını anladıkları zaman onlar için zaman çoktan geçmiş olacak ve o zaman niçin bu yanlış kararı aldık sorusunun değil aslında bize bu yanlış kararı kim aldırdı sorusunun cevabını arasınlar.
Vakit varken bu sorunun cevabını arasalar, “iç barış ve içeriyi tahkim” konusunda esas doğru adımı atmış olurlar. DEM Parti milletvekillerine olan ihtiyaç yüzünden “bölücüleri” memnun edelim derken Türk milletini küstürmesinler.
İzmir mitinginde buluşmak üzere !