CHP Türkiye’nin en yaşlı partisi.
Sadece tek partili dönemde tek başına iktidar olabilmiş bir parti.
Çok partili dönemde halkın oyu ile tek başına hiçbir zaman iktidar olamadı.
Rahmetli İnönü’nün çok partili dönemde 1960’ta askeri cuntanın yaptığı 1960 darbesi sonrası ara dönemde darbecilerin desteği ile tek başına kurduğu hükümet, demokratik seçimlerin bir sonucu değildi.
Son yerel seçimlerden sonra CHP, AKP ve Erdoğan karşıtlığının geniş vatandaş kitlelerinde nefrete dönüşen rüzgârının büyümesi ile ilk seçimlerde tek başına 1. parti olma fırsatını yakalayacağına inanıyor ve bunun heyecanını yaşıyor.
Bu heyecanın tabii bir sonucu olarak tahminim, 9 Eylül’de yapılacak tüzük kurultayında parti içi güç dengelerinin açık mücadelesine tanık olacağımızdır.
Özgür Özel CHP genel başkanlık koltuğuna iyice yerleşmek ve tartışmasız genel başkan olmak için tüzük değişikliğine yönelik hangi talepleri destekleyecek acaba?
Ve İmamoğlu da parti içi gücünü kesinleştirmek ve cumhurbaşkanlığı adaylığı için inisiyatif kaybetmemek için hangi değişiklilerden yana olacak?
Özgür Özel şimdiden “iki cumhurbaşkanı adıyımız var. Ben teknik direktörüm” diye açıklama yaptı.
Ve biliniyor ki cumhurbaşkanı adayı olarak gösterdiği iki aday da CHP geleneğinden gelmiyor ve CHP’nin siyasi hamurunun ürünü değil.
Ne İmamoğlu ne de Mansur Yavaş CHP’nin teşkilat tarihinde yoklar. Ne gençlik kollarında bulunmuş, gençlik lideri olmuşlar ne de ilçe, il Başkanlığı görevine delegeler önünde seçime girerek seçilmişler.
CHP için gençliklerinde duvarlara yazı yazmamışlar. CHP’nin seçim afişlerini duvarlara asmamışlar, asanlara da gözcülük yapmamışlar.
CHP’nin son 20 yılda tarihi kaç kongresine katılmışlar desek cevap bulmamız zor
Deniz Baykal dahil ve sonrasında da yoklar.
Ne Deniz Baykal, Murat Karayalçın ve ne de Hikmet Çetin ile bir kare fotoğrafları yok.
Özetle CHP geleneğinin oluştuğu tarihi süreçte tek bir izleri yok.
Her iki adayında gençlik ve olgunluk yılları ve siyasi kimlikleri sağ-milliyetçi partilerde oluşmuş.
CHP’li oluşları ise siyasi bir şansın önlerine koyduğu bir fırsat.
Mansur Yavaş’ın İmamoğlu’na göre bu şansını yaratan siyasi bir geçmişi ve duruşu ve de emeği ile önceden kazandığı birikimi sebebi ile bilinen bir ismi var.
Kılıçdaroğlu İmamoğlu’nu bulup elini kaldırıp İstanbul belediye başkanı adayı yapmasa bugün İmamoğlu’nun adını kaç kişi bilecekti?
Diyebilirsiniz ki şansını iyi kullandı ve CHP dışı güç odakları ile iş birliği yaparak bugünlere geldi. Bu doğru ve haklı bir görüş.
Fakat benim bu tüzük kurultayı ile su yüzüne çıkacağına inandığım ve dikkat çekmek istediğim önemli başka bir beklentim var.
Kılıçdaroğlu beklediğim bu çıkışın ilk sinyallerini verdi.
CHP’nin kendi geleneksel teşkilat yapısından gelen ve gözlerini siyasete CHP’de açmış, CHP’ye üyelikten itibaren ilçe, il ve bir çok teşkilatında seçilerek görev almış, CHP’nin her etkinliğinde ve büyük kongrelerinde bulunmuş hâlen CHP’nin seçilmiş makamlarında görev yapmakta olan önemli isimler ve kimlikler var. CHP’nin geçmiş genel başkanlarının tanıdığı isimler de mevcut.
CHP’nin bu iç geleneksel dinamiğinin temsilcisi isimler gelecek CB seçimleri için sadece önce atanmış sonra seçilmiş ve “sağ-milliyetçi” çizgiden gelen bu iki ismin gündemde tutulmasından ve öne çıkarılmasından rahatsız.
Kılıçdaroğlu bir işi başardı. CHP’nin geleneksel oy tabanını genişletti.
Diğer siyasi alanlardaki seçmenleri bu iki isim sayesinde ikna etti ve seçmene güven verdi.
AKP ve Erdoğan’a olan kızgınlık ve milliyetçi-ülkücü oylarında Bahçeli’ye olan kızgınlığını iyi değerlendirerek hem sağ ve hem de milliyetçi oylardan CHP’ye ciddi oy kaymalarının olmasını sağladı.
Bu aşamanın olması gerektiğini ama tamamladığının CHP’li kurmaylar farkında.
Gelen oyların AKP’ye ve Erdoğan’a ve de Bahçeli’ye karşıtlığının artarak devam ettiğini görüyorlar. Ve bu oyların AKP-MHP-BBP-HÜDAPAR çizgisinin göstereceği adaya da gitmeyeceğini bilecek kadar siyasi öngörü sahibi olduklarını tahmin etmek de zor olmamalı.
AKP’nin Erdoğan sonrası çıkaracağı bir CB adayının ise başarılı olma şansının olmadığını herkes gibi onlar da çok iyi biliyorlar.
Yani CHP geleneğinden gelen ulusalcı, millî hassasiyetleri olan, bugüne kadar bölücü Kürtçü çizgiye bulaşmamış, sosyal demokrat ideolojiyi gençliğinden beri benimsemiş ve parti içi görev başarıları olan bir aday ile de CB seçimlerinin alınabileceğini düşünmeleri çok normal ve gerçekçi.
CHP’nin iç dinamiklerinin CHP kökenli bir üçüncü adayı çıkamasının ilk işaretlerini bu tüzük kurultayında görebiliriz.
İmamoğlu’nun bu durumda CHP yönetimine karşı bir şey yapma ve hatta CHP’den ayrılma ve bağımsız aday olma şansı ciddiye alınmalı mı?
Ya da Mansur Yavaş’ın bunu kabul etmeyeceği ve partiden ayrılarak bağımsız aday olabileceği ihtimali yüzde kaçtır ?
Aslında bu iki isim de bu şanslarını son seçimde kaçırdılar. Bir daha böyle büyük halk desteğine sahip olma şansını yakalamaları çok zor.
Çünkü CHP’nin seçim kazanma şansı yükselerek devam ettikçe CHP’nin kendi çizgisinden ve kendi ideolojik dilini konuşan sosyal demokrat bir adayı çıkarmak isteği artacaktır.
Özgür Özel kendisinin CHP genel başkanlığına zarar vermeyecek her ittifaka dünden razı olur. Zaten İstanbul’da eski genel başkanlar Murat Karayalçın, Hikmet Çetin ve Altan Öymen ile yaptığı toplantıda benim tezimi ya da beklentimi doğruluyor.
Bu isimler baştan beri ne İmamoğlu’na ne de Mansur Yavaş’a hiç sıcak bakmadı.
İmamoğlu ne yapar ne eder bilmem. Ama CHP, kendi içinden ve geleneğinden gelen halka sıcak ve sempatik gelecek bir ismi CB başkan adayı olarak çıkartırsa Mansur Yavaş fazla sorun olmaz. Dün Kılıçdaroğlu’nun CB yardımcılığını kabul ettiği için ikna edilmesi zor olmaz. Zaten bugün çevresinde toplanan ve son seçimlerde, CHP’yi destekleyen milliyetçi birçok ismin siyasi beklentisi de onu ikna etmeye yeterli olur.
Belki böyle bir denklem gerçekten Türkiye’de yeni bir dönemi de başlatabilir.
CHP’nin sosyal demokrat geleneğinden gelen ulusalcı bir isim ile Mansur Bey’in çevresinde oluşacak milliyetçi bir birikim Türkiye’nin önünü açan yeni bir siyasi iklimin
doğmasını sağlayabilir.
CHP Tüzük Kurultayı bakalım bize hangi
ipuçlarını verecek?
Tabii aslında tüm bilinen siyasi denklemleri ve beklentileri değiştirebilecek önemli iki gündem hâlâ önümüzde bekliyor.
Yeni anayasa değişikliği ve muhtemel 3. Dünya Savaşı tehditi.
Bu kış oldukça iç ve dış politik gelişmeler açısından sıcak geçecek.
Hakkı Şafak SES