İki kör bir file rastlamış. Birinci kör filin bacağından tutmuş: "Fil bir sütundur" demiş. İkinci kör hortumundan tutmuş: "Fil bir borudur" demiş.
Körlerin fili bütün olarak görme şansı olmadığı için fil benzetmesine bir şey diyemeyiz.
Bir fikir adamını, bir siyasetçiyi tanımlarken körün fil tarifi yanlışına düşmemek gerekir.
Yakın tarihin üç ismi: Kadir Mısıroğlu, Necip Fazıl, Osman Yüksel. Bu üç ismin çok önemli bir ortak noktası var: Atatürk düşmanlığı, Cumhuriyet karşıtlığı.
Kadir Mısıroğlu’nu sadece Yunan Mezalimi, Moskof mezalimi kitapları ile değerlendiremezsiniz. “Lozan Zafer mi Hezimet mi?” kitabını, “Keşke Yunan kazansaydı” sözlerini de görmek durumundasınız.
Necip Fazıl’ı sadece “Sakarya” şiiri ile değerlendiremezsiniz. “Put Adam” kitabını, “Son Devrin Din Mazlumları”nı da görmek zorundasınız. Şeyh Sait, İskilipli Atıf, Seyyid Rıza’yı yakın tarihin hainleridir. Bunları “din mazlumu” olarak yutturma ihanetini de görmek zorundasınız.
Osman Yüksel’den bir, iki Türkçü temalı şiir alıp yetinemezsiniz. Atatürk düşmanlığını, “piç” hakaretini, annesi Zübeyde Hanım’a küfürlerini, harf devrimi karşıtlığını, kravatı beline bağlayıp “Kanunda kravatın nereye bağlanacağı yazılı değildi, onun için ben de belime bağladım” seviyesizliğini de görmek zorundasınız, Serdengeçti dergisindeki Said-i Kürdi övgülerini görmek zorundasınız.
Eğer bunları yapmaz iseniz iki körün düştüğü “Fil bir hortumdur, fil bir borudur” yanlışına düşersiniz.
“İki sarhoşun kurduğu Cumhuriyet” sözleri de bu üç ismin olgun meyveleridir. “Bir gecede cahil kaldık” sözleri olgun meyveleridir. Sakarya Savaşı kaybedilseydi Türklük Anadolu’dan silinirdi. Bayrağınız da olmazdı, ezanınız da…
Kadir Mısıroğlu, Necip Fazıl ve Osman Yüksel’in Atatürk düşmanlığı, Cumhuriyet karşıtlığını görmezden gelirseniz Türk düşmanlığı çukuruna düşersiniz.