Samimiyet : İnsanın içten olma durumu, içtenlik.
Toplumsal olarak samimiyet, bir toplumdaki yaşayan insanların genel olarak karşılıklı içten duygularına dayanır. İçten olabilmek karşıdaki insana karşı tamamıyla doğrudan sade bir şekilde kalben ve aklen yönelmekle mevcuttur. Samimiyet kendi iç dünyasında birçok özelliği barındırır. En güzeli gözle gönülle kurulan içten köprülerdir.
Samimiyet yalnızca iyilikte değil kötülükte de hayat bulmalıdır. Kötülüğün bile hakkını vermek samimi olmaktan geçer, samimiyet yemekteki tuz ve baharat gibidir, o olmadan bir tadı bile olsa gerçek manada zevk vermez insana
Samimiyet olmayan yerde yapmacılık ve iki yüzlülük doğar. Bu iki durum da ilişkileri içten içe yer, çürütür.
Samimiyet bekleyen bir denizi,
İçinde gezinen insanları tutan bir yelken bekler.
Samimiyetsizlik, içinde bir hüsran barındırır,
Ayaz gibi bir soğukluk içimizde hissettirir,
Titretir tüm bedenimizi ve ruhumuzu
İnsan bir hoş seda bekler
Bir anlıkta olsa güzel bir can bekler
İnsan samimiyetle dostluk bekler
Çayda şeker
Yağmurlu günde rüzgâr beklediği gibi
Atıyla koşan bir samimi gönül bekler
Kıvrım kıvrım yürünen yollar
Baş ucumuzda bir yalnızlık
Kokuşmuş insan yığını düşünceler
Bekliyor tam binyıldan beri gönlünden sönmeyen imanı
Bir gün değil bin yıl geçse ne hacet
Yalnızlık rıhtımında bir dost elinde saadet
Dün ve bugün koca bir ihanet
Bekliyor insan acı bir kahve yanında samimiyet.
Samimiyet aşkın da sevginin de temelindedir, bu eksikse zamanla o temel çöker, bina yükselse de yakımla sonuçlanır. Her yıkılan duyguların yok oluşu gibi samimiyet içinde tekrardan toparlamak da zordur.
Bir yemeği yaparken bile samimiyet işin içine girince defalarca yediğin ve sıradan tat aldığın o yemek enfes bir tada bürünür. Tıpkı kalbimiz de açan güller gibi her şeyin tadını alıp, ruhumuzun doyumuna oluşması gibi.
Güven gibi samimiyet de en baştan olmalı ve zarar verilmemelidir, çünkü o eşsiz bir eser gibidir, zarar görürse bir daha eski haline getirmek çok zordur.
İş hayatında çoğu zaman bu duygu eksik kalır ama önemli olan aşkta ve sevgide bu yoksunluğu yaşamamaktır, eğer yaşanırsa yaşayan kişi için hayat çok zorlaşır. Kalbimiz hassas bir yapıdadır, onu her kırdığında biraz daha kendine küser, onu bir et parçası sanırsın ama senin tüm ruhunun merkezidir. Sarsılıp sarsılıp kendini kaybeder. Ardı sıra toparlanmaz bir can olur insan, tutunacak bir hali kalmayan bir virane olur, uzun uzadıya dalar ya gözleri işte o insanlar hep bir adım içten içe akar insana, taşar taşar sel olurlar.
Evvela samimiyet; çünkü gönülsüz pişirilen ekmek acı olur ve ancak yarısını giderir insanın açlığının. (Halil Cibran)
Son sözlerimi üstatlar üstadı Mevlana Hz. sözüyle yazımı tamamlıyorum:
Sordum, Aşk’ ın sırrı nedir? Dedi: Yâr’ da yok olmaktır. Sordum, Yârin isteği nedir? Dedi: Samimi olmaktır. Sordum, samimiyet nedir? Dedi: Hep yâre bakmaktır. Sordum, bu nasıl olacak? Dedi: Nefsi bırakmaktır. Sen ve Ben gafletini aşıp, “BİZ” olanların rızkıdır AŞK. (Hz. Mevlana)
Süleyman Yüksel