" Benim ülkemde hükümet bir dizi ilkel yöntemle ve anlık kararlarla kendi varlığını sürdürmeye ve korumaya çalıştı.
Diktatör, bunu yaparken kendi gücünü korumak için değil, vatanı korumak için yaptığını söylüyordu.
Bu durum kendi içinde ciddi bir çelişkiydi aslında: Ulusu ve devleti korumak için ulusun bir bölümüne baskı yaparak, devleti kendisinin şahsi aygıtı sayarak sadece kendi ideolojisini esas alarak yönetmek.. Toplumun genel yapısına uygun olmayan ve realitenin çok uzağında bir yönetim şekliydi.
Ben merkezli yönetim tarzı ve fanatik ideolojilerin tümü “ötekini” ret eder, yok sayar, ona savaş açar.
Halbuki, birisini ret etmekle öldürmek arasındaki mesafe çok kısadır. O mesafe sıfırlandığında kaos doğar.
Ötekileştirmek ve yok saymak ideolojisi, bu şekilde yönetmekten zevk alma içgüdüsü ile birleşince, iktidarlar tarafından uygulanan siyasi şiddet ortaya çıkar. Biz bu süreçte emperyalizmin müdahalesine açık hale geldik."
Böyle yazmış Sürgünde ki Suriyeli Filozof Dr. Ahmet Barkawi.
Üç günlük Suriye izlenimlerim esnasında onu daha iyi anlamaya çalıştım.
Suriye de “otoriter rejimlerin çıkmazları”, “ mezhepçilik ve ideoloji adına üretilen ötekileştirmeler ” Bugün ki sonuçları doğurmuştu.
Siyasi kazanım adına ötekileştirme ve kendinden başkalarını suçlayıp yok saymak ideolojisinin en tehlikeli yanı ise bütün bu yanlışların ve iktidarı elde tutmak eyleminin ulvi amaçlar için yapıldığına bir kısım halkın inandırılmasıdır.
Manevi değerler altında gizlenen, perdelenen tek başına yönetmek arzusu.