Bütçesi görüşülürken M.E. Bakanı Yusuf TEKİN, “Tarikat-Cemaat” yapılanmasına tepki gösteren muhalefet milletvekillerine;
"Sizin TARİKAT ve CEMAAT dediğiniz bu yapılara biz STK diyoruz. Bizim bu yapılarla 10 tane protokolümüz var ve onlarla protokol yapmaya da devam edeceğiz. Çünkü onlar çocukların dağa çıkmasını engelliyor”
Evet Milli eğitim bakanının Tarikat ve cemaatlara bakışı böyle.
Peki bu Tarikat ve Cemaatler ne yapıyor, kendilerini nasıl kamufle ediyorlar;
Şöyle bir yol izliyorlar ;
İşin kolayını bulmuşlar. Aslında “Tarikat, Cemaat” olarak faaliyetlerini sürdürüyorlar ama RESMİ isimleri bilmem ne derneği, feşmekan vakfı.. Dernekler masasından izinli dernekler ve vakıflar…
Bu yapıların faaliyetlerini dernek veya Vakıf adı altında sürdürmeleri, bunların “Tarikat-Cemaat” oldukları gerçeğini değiştirmiyor ama dernek veya Vakıf olmaları devletle ilişki kurmalarına hukuki bir zemin hazırlıyor ve görüldüğü gibi bir bakana bile kendilerine STK dedirtebiliyorlar.
Şimdi eğri oturup doğru konuşalım;
Allahaşkına bu yapıları savunurken “Öğrencilerin dağa çıkmalarını engelliyorlar” demek ne demek ya…
İçişleri bakanlığı yok mu? Bu İçişleri bakanlığının görevi değil mi? Dağa çıkışları önlemek Tarikatların görevi midir?
Yani bu Tarikat ve cemaatler olmasa öğrenciler dağa mı çıkacak? Bunları söylemek bir Milli Eğitim bakanına yakışır mı?
Bir de sanıyorum bu “Tarikat ve Cemaat”lerle protokolü İslamı, yani yüce dinimizi anlatmaları için yapıyorlar. Başka ne olabilir ki..
Tamam, hadi diyelim ki öyle..
O zaman koskoca DİYANET ne için var? 100 bine yakın camide 200 bine yakın İmam ve Müezzin var. Binlerce, onbinlerce vaiz var. DİYANET VAKFI var.
Diyanet ve Diyanet vakfı bu hizmeti veremez mi?
Neden bunlardan istifade edilmiyor da TARİKAT ve CEMAATLERE başvuruluyor?
Mithat SOLGUN