SÖZ..
Eğer Sözün varsa! “Nefsine” söyle;
“İkrarı sükut’ta boğma güzelim”,
“Önce aklı,sonra izanı dile”;
İrfanı meclis’ten kovma güzelim..
Alimin irfanı! Dünyaya değer;
Kadrini-Ruhuna sarmışsa eğer,
O zaman kainat O’na baş eğer;
İhsanı başından savma güzelim..
“Cahilin dediği” gam verir sanma;
Onu dinle! lakin-Sözüne kanma”,
“Bilmek nur, bilmezlik belki nar amma”;
İnsanı ‘cehlinden’ dövme güzelim..
“Ahlak kıt! İnsanlık kör/sağır ve küt;
Aklınla! Erdemi besle ve büyüt”,
Ne “Beni” zem eyle, ne “Seni” küçült;
Lisan-ı halinden “sövme” güzelim..
Bir doktor hastadan kaçar mı peşin?
“İnsanı incitmek olmasın işin!”
Sözünü sunmadan bin kere düşün;
İzanı aklından soyma güzelim..
“Kişinin rütbesi “işinde” yürür;
Vicdanı aklına sarmazsa durur!”
İfsat-ı nefis’te her bir şey kurur;
Mizanı dalından oyma güzelim..
Bir kalbi kırarsan,”gök” olur ateş;
Gel “yer’i” dilinle yakma be kardeş,
Arif ol,ilminle sök cehli ve deş;
“Nisyan-ı Nefsine” uyma güzelim..
Akıl bir nurdur ki! Sende emanet;
Bilmesen zulümdür, bilsen saadet,
Tart/SÖZ’Ü! Hizmete yol versin rahmet; İmkanı ilzam’a koyma güzelim. (İHB/Şiir Pazar Şiirleri-15 Eylül 2017/İstanbul
HAKİKAT!
"Bilmezlerin dedikleri-Onların bilgisizliğine Ve Bilenlerin de yaptığı-Onların bilgisine kanıttır,ki bu manada-Bir toplumda;BİLMEZLERİN çokluğu da ancak, BİLENLERİN yokluğundan ya da Var olmakla beraber-ONLARIN gaf ve gafletinden ile ilgisizliğinden,İlim Ve irfansızlığından Ve elbette "AKILSIZLIK Ve VİCDANSIZLIĞİNDAN" beslenir..
ALLÂH!
BİLENLERE biraz akıl,izan Vicdan ve cesaret,
BİLMEZLERE de sabır sebatla beraber biraz da mizan ve feraset ihsan etsin;İNŞALLAH..
SÖZ?
(Söz altınsa, Sükut-paslanmaya meyyal bir teneke..)
Bu manada!
Yüce Allah, Kur'an'da;"Göklerdeki Ve yerdeki her şey Allah'ı tespih eder.O mutlak güç sahibidir,hüküm ve hikmet sahibidir(1).
Ey iman edenler! Yapmayacağınız şeyleri niçin söylüyorsunuz?(2)
Yapmayacağınız şeyleri söylemeniz,Allah katında büyük gazap gerektiren bir iştir(3).
Hiç şüphe yok kiAllah,kendi yolunda,duvarları birbirine kenetlenmiş bir bina gibi saf bağlayarak çarpışanları sever(4).(Saff Suresi;1-2-3-4)
Bunun anlamı!
Ahde vefa göstermektir;Hem Allahı ve hem de insanları verilen sözün gereğini yapmak demektir..
Çünkü!
İnsanlar,henüz doğmadan önce-Ruhlar aleminde Allah'a, "dünya hayatında onun dinine uymak üzere; Ahdedip-SÖZ vermişlerdi,ki bu da aynı zamanda; Allah'ın şahsında-Onun Mahlukatına karşı da, doğru davranmak ve destekleşmek üzere "SÖZ" vermek demektir..
Ancak!
Ne yazık ki biz İnsanlar, ne Allah'a ve ne de Onun mahlukatına karşı verdiğimiz "SÖZÜ" büyük bir gaflet içinde; Unutuyor,öteliyor ve Yok sayıyoruz,ki bunu yapanlara da; Yüce Allah, sapkın/fasık "MÜNAFIK" diyor.
Evet!
Münafıklığın alameti riyakarlıktır, ki o da; Verdiği "SÖZÜ" tutmamak, sürekli "YALAN" söylemek, "DOĞRUYU yanlış, YANLIŞI da doğru göstermek üzere; İnsanlar arasında fesat çıkarmak Ve Onları Allah'ın DİNİYLE aldatarak-Yoldan Ve ALLAHTAN saptırmaktır..
Yani!
-Ben iman ettim, Allah'ı "TESPİH Ve TASTİK" ettim,inandım, güvendim,sığındım-Onun diniyle ahlak ve amelimi irşat ederek, KADERİMİ onunla yaşamaya ahdettim-İBADET VE İTAAT etmeye, Mahlukatını koruyup/kollayacağıma,Benden artanı İNFAK ederek paylaşacağıma-DESTEKLEŞECEĞİME Ve de Malımla/Canımla ALLAH yolunda ceht ederek/direnerek savaşacağıma/Gayret edeceğime "SÖZ verdim der-Ancak;Ne hiç "KİMSEYE" yardım edere,ne de ÜLKESİ haksız bir şekilde "DÜŞMAN" istilasına uğradığı zaman onunla savaşmayı "DİRENMEYİ" göze alabilir..
Çünkü!
O "MÜNAFIK" o şeklen "MÜSLÜMAN" kılıklı riyakar adam, aslında yüce "ALLAH'A" değil, belki Allah'ın kendisine cömertçe/ÜCRETSİZ vermiş olduğu; Şu fani DÜNYANIN malına/mülküne-makamına tapıyordur..
Ve çünkü!
Onlar dünya işlerinde çok mahir ve maharetlidirler, ki; YALANLARINI bile "ZEHİRLE DEMLENMİŞ ALTIN TASTA SUNMAYI" çok iyi bilirler..
Halkın arasında!
"AT yularından, İNSAN sözlerinden bağlanır" diye çok güzel bir İRFÂN sözümüz var ,ancak; Galiba bir çok İNSAN bu SÖZÜN ne anlama geldiğini ya bilmiyor, ya da bu nesepsiz "MÜNAFIKLAR" gibi bilerek gereğini yapmıyor..
Çünkü!
Ağızdan çıkan her "SÖZ" Sahibini de bağlayarak adeta-Onu; Verdiği "SÖZÜ", en kötü şartlar altında bile yerine getirmek zorunda bırakır, ki -elbet eğer ben de "İNSANIM" diyorsa..
Bu manada!
Verdiği bir "SÖZÜ" yerine getirmemek, ahde vefa göstermemektir, kıvırmaktır, dönekliktir Ve elbet "İNSANLARI aldatmaktır, ki bu da riyakarlıktır, nifaktır ve de muhatabını sürekli "ALDATARAK" Ona "YALAN" söylemek Ve de Onu "DOĞRUDAN" saptırmaktır..
O halde!
1)Yapamayacağın bir "İŞ-DURUŞ Ve EYLEM" için asla hiç "SÖZ" vermeyeceksin..
2)Yapacağından emin olarak "SÖZ" verdiğin bir işi için de ;Eğer "İŞİ" yapabilirsen, sadece SÖZÜNÜN gereğini yapmış olarak-doğaldır ki sevinebilirsin ancak,eğer-Çeşitli nedenlerle yapamazsan da onu asla bekletip savsaklamaya ve de kendince ötelemeye gerek duymadan elan-Nedenleriyle beraber "SÖZ" verdiğin İNSANI arayarak Ona ya da yakınlarına bilgi vererek-üstündeki o ağır yükten kurtulacaksın..
Yani!
Bunu yapmak çok mu zor?!
Sevgili Siyasetçiler(Milletvekilleri,İl/Başkanları Ve Belediye Başkanları Ve Yöneticileri)ile bu zevata sınırlı Kaderlerini bağlayarak ha bire peşlerinden koşan Sevgili Bürokratlarla Kanaat Önderi(Sivil Toplum Örgütü Başkan Ve Üyeleri)SİZİN için(Bu iki basit kuralı yerine getirmek çok mu zor),ki; Bununla şu saf/Temiz MİLLETİ de oyalayıp aldatmak üzere Kendi "YALANINIZA" ortak ediyorsunuz?
Bununla da!
Ya Müslüman "MÜNAFIKLAR" gibi verdiğiniz "SÖZÜN" ne anlama geldiğini asla bilmiyorsunuz, ya da Sizler de aynen Onlar gibi birer "Müslüman/MÜNAFIK" olmak durumunda kalırsınız, KENDİNİZİ bilin-Kendinizi; Eğer KENDİNİZİ, bilmezseniz, "SÖZÜNÜZÜ" de Ve de İman ettik dediğiniz "ALLAH'I" da bilmiyorsunuz demektir..
SON/SÖZ;
Verilen "SÖZ" Altındır, Unutulan "SÖZ" ise ancak KİŞİ de zamanla paslanmaya meyyal olan bir Tenekedir; Bu paslı TENEKEYİ kendinizde tutarak Ve de Onunla ZEHİRLENMEDEN hemen "ÖZRÜNÜZÜ BEYAN EDEREK" dilinizle "ALDATMIŞ" olduğunuz "SAHİBİNE" iade edin hiç olmazsa..
O halde!
Sonra da dönün ve yüce ALLAHI tespih edin..
TESPİH VE TESPIHAT?
Yerlerde,Göklerde Ve bu ikisinin arasında yer almış bulunan her bir şey-FITRATLERİ gereğince, sahip oldukları doğal refleksleriyle beraber - Sürekli olarak ancak;Yüce ALLAHI anarak-Onu "TESPIH" (takdir,takdis,tasdik ve tahkim) eder..
Bu manada!
Tespih etmek demek..
Yüce ALLÂH'IN,fıtratlarına uygun olarak-onları ömür boyu(Görevli,Sorumlu Ve muhatap alarak) yaratmış olduğu tüm(canlı ve cansız)varlıkların, yüklenmiş oldukları görev ve sorumluluklarının rol ve misyonunu tam ve eksiksiz bir şekilde ifa etmek üzere;ALLAHIN kendilerine ile doğaya sarmış olduğu "İLÂHİ/TABİAT YASALARINA" uygun olarak "GÖREVİ" yerine getirmek demektir.
Yâni!
Elbet "99'lük Tespihi" ele alarak-ALLAHİ Lisanen anmak,fikretmek,zikretmek değil,şüphesiz elan onunla beraber;Akil,izân,ilim,irfân Ve Vicdanın kadar Kalben,ruhen,bedenen,lisanen ALLAH İN (Dinin)VARLIKLARA yükleyerek görevli/sorumlu tuttuğu emir ve yasaklarını "ahlak ve ameline" rehber yapmak ve tam/ eksiksiz olarak ahderek ve azmederek onu "HAYATA" geçirmektir..
Kİ bunu/TESPİHATI!
-Hayvanlar yapıyor;KURTLAR,KUŞLAR,BÖCEKLER,YILANLAR,ÇIYANLAR Yapıyor..
-Bitkiler yapıyor;ORMANLAR,AĞAÇLAR,GÜLLER;YAPRAKLAR;OTLAR;DİKENLER yapıyor.
-Taşlar yapıyor;YERLER/GÖKLER,DAĞLAR,DENIZLER,MADENLER,RÜZGARLAR BULUTLAR;KAR Ve BORANLAR; yapıyor..
O halde!
"İNSAN DENEN Akıl/İzan sahibi yaratık NEDEN YAPMASIN?!"
Hayırlı Cumalar..