SİZCE AHLÂKIMIZ MI ÇÖKTÜ YOKSA ZİHNİMİZ Mİ ÇOK BULANDI?

Abone Ol

Başlıktaki soruya hiç uzatmadan cevap vereyim; hem ahlâkımız çöktü hem de zihnimiz bulandı.

Tam anlamıyla ahlâk ve zihnî bir çöküntü içerisindeyiz.

Sebepleri ayrıca tartışılabilir; ama toplumsal olarak bir ahlak ve mantık çöküntüsü içerisinde olduğumuz kesin. Bu durumu önemsiz görmek, basit bir sosyolojik olay olarak değerlendirmek ise çok yanlış olur. Maalesef İslamcı iktidar konu ile ilgili çok kötü bir konumda kalmış, ekonomik, sosyal ve iç ve dış politik sorunların çokluğu ve iktidarı devam ettirebilme telaşı nedenleriyle bu çöküntünün farkında dahi değil…

Toplumun ayıp kavramı şaşmış, neyin ayıp olduğunu dahi artık bilmiyoruz. Medeni bir toplum olamadığımız için kurallarımız yok, olan kuralları uygulamayanı ise ayıplamamız yok. Trafikte, iş hayatımızda, apartman yaşamımızda ayıptan geçilmiyor, yani uymadığımız kuralsızlıklardan…

Bırakın ayıbı günah konusunda dahi pusulamız şaşmış durumda. Sosyal medyada rastladım; Diyanet İleri Başkanlığı logosunun olduğu bir afişte “Din Eğitimi Külliyesi desteklerinizle yükselecek” yazıyor. Erkek ve kız yurdu yapmak için para istiyorlar ve slogan şu, “Allah’a Borç Vermek İster misiniz?” Bursa Valiliği, Bursa BB ve Nilüfer Müftülüğü’nün logoları da var. Derneğin adı belli değil ama telefonları mevcut. Bilmiyorum bu afiş gerçek mi ama sosyal medyada dolaşmasına bile soruşturma açılması gerekirdi.

Tövbe Yarabbim! Allah’a borç vermek… Avansta isteyelim, kredi de verelim. Şirk nedir biliyor mu bu afişi düzenleyenler?

Bunu yapanlar dindar geçinenler büyük ihtimalle ve yanlış yapıldığı konusunda uyaran bir din adamı da olmamış belli ki.

Gerçekten ahlak ve izan ölçüsü kalmadı…

Tabi bu ahlak ve zihin çöküntüsü için toplumu suçlamıyorum. Öncelikle kendimi de dahil ederek siyasileri, sonra diğer iş ve meslek gruplarını suçluyorum. Akademisyenleri, öğretmenleri, din adamlarını, kanaat önderlerini… Hepimiz suçluyuz!

Geçen hafta İstanbul BB’nin Yenikapı’da topladığı hizmet fazlası araçlar gündemdeydi. Bin civarında aracın geri verileceği ve 5 yılda 250 milyon lira tasarruf edileceği söylendi. Herkes meşrebince konuyu tartıştı ve işin ahlaki ve yasal boyutu unutuldu. Kimse “Eski yönetim bir açıklama yapsın, bakalım bu araçlar niçin alınmış, nerede kullanılmış?” veya “Yeni dönemde konunun takipçisiyiz bakalım iade ettikten sonra yeniden araç alacak mısınız?” demedi. İlgili bakanlıklar kamu malının israfı konusunda soruşturma açmadı. Herkes siyaseten konuya baktı ve bir rezalet, bir suç, bir günah siyasileştirilip sıradanlaştırıldı…

Zaten yönetilmiyoruz da…

Cumhurbaşkanımız çıkmış bilmem kaç yıl sonra devlet adabını da unutarak Avrupa’ya Suriyeli sığınmacıları kast ederek “Açarım kapıları” diyebiliyor. ABD’ye güvenli bölge için olayı yeni fark etmiş gibi çok sert bir çıkış yapabiliyor. Geçmiş olsun bu saatten sonra. Şimdiye kadar neredeydiniz Sayın Cumhurbaşkanım?

Yazımın başında ahlaki ve zihni çöküntümüzün sebeplerini ayrıca tartışabiliriz demiştim ya, inanın tartışmaya başlasak sadece siyaseten tartışırız. Kimimiz sadece iktidarı suçlar, kimimiz ta 1930’lara kadar giderek CHP’yi sorumlu tutarız. Halbuki ahlaki ve zihni çöküntünün en başta gelen nedeni kentleşme olgusu ve teknolojik değişimdir. Siyasetin sorumluluğu eğitim sistemini bu gerçeğe göre tanzim etmemesi, ülkeyi ve değişimi yönetememesidir. Bu iktidarı da yönetememesinden dolayı, kurduğu mesnetsiz sistemin çalışmamasından dolayı eleştiriyorum. O kadar yönetemeyen bir iktidar ki, akademisyeni ile, öğretmeni ile, imamı ile hep birlikte adalet sorunumuzda olduğu gibi toplumsal ahlak ve zihin çöküntüsü konusunda da kayıtsızlar…

Bu durum tabi ki başka bir yığın sorunu beraberinde getiriyor ve mevcut sorunları artırıyor…

Neyse umutsuz olmayalım!

Yeter ki sorunlar demokratik siyasetle çözülmeyecek sınırları aşmasın.

Bülent KUŞOĞLU